Haber MRT:
Güzel bir İstanbul manzarasında sizinle birlikte olmaktan onur duyuyoruz. Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederek Suriye Türkiye ikilemiyle söze başlayalım:
Kemal YURTOĞLU:
Öncelikle bizde Haber MRT ile birlikte olmaktan mutluluk duyduğumuzu belirtelim. Vaktimizin çoğu Suriye ile geçiyor. Orada yaşanan insanlık dramı, yaşanan bu vahşet neticesi itibarıyla Suriye’deki süreç eskisinden daha da kötüye gidiyor. Oynanan oyunlar, Suriye’nin içinde bulunduğu konjektör çok da hayırlı bir durum değil. Günde en az 200-300 kişinin öldüğü bir ülkeden bahsediyoruz. Dolayısıyla burada sadece insanî, vicdanî, ahlakî boyutu değil bir de siyasî boyutu var. İnsanî, vicdanî olarak gerek STK lar ve gerek devlet olarak buraya yardımlar götürebiliriz ancak siyasî boyutta süreç içinde olmazsanız ölümler devam eder.
Haber MRT:
En büyük yardım Türkiye’den mi geliyor?
Kemal YURTOĞLU:
Evet. Önemli boyuttaki yardımlar Türkiye’den yapılıyor. Şöyle ki; Bizim ülkemizde takriben resmi olarak özellikle sınır bölgelerinde olmak üzere Türkiye’nin muhtelif bölgelerindeki AFAD(Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) kontrolündeki çadır kentlerde yaşayan 450 binin üzerinde Suriye vatandaşı var. Ama ben iddia ediyorum ki; gayri resmi olarak bu sayı 700 binin üzerinde. Ayrıca AFAD’a canı gönülden teşekkür ediyorum. Kapıdaki güvenlik personelinden AFAD Başkanı Fuat Bey’e kadar. Canhıraş bir şekilde ülkemizde yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin daha rahat yaşayabilmesi için insanüstü bir efor sarf ederek çalışıyorlar.
Haber MRT:
Özellikle şu dönemde Ankara Şam Genç İş Adamları Derneği Genel Başkanı olarak Türkiye Suriye ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu savaş daha ne kadar devam edecek?
Kemal YURTOĞLU:
Öncelikle bu önemli soru öncesinde kendimizi tanıtalım. Biz yaklaşık 9 yıldır Suriye Arap Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşuyuz. 2006 yılından itibaren mevcut hükümetin 2007 yılında tek kabul ettiği Türk sivil kuruluşu biziz. Suriye’de 7 vilayette 9 ofisimiz var. 23 milyonluk Suriye Arap Cumhuriyeti’nin her bir metre karesini karış karış gezmiş, halkın etnik ve kültürel yapısını çok iyi bilen bir STK’ yız.Ve şahsım olarak da ben bu konuya ciddi anlamda vakit ayırdım. Suriye’yi ilk ziyaretimde Halep’te, Şam’da kendimizden bir parça gördük. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu olarak 450 yıllık bir geçmişimiz var. Üstelik Şam bizim bir valiliğimizdi. Bunu hissettik. Ayrıca halkın etnik yapısını biliyor olmamızın da Suriye’yi tahlil açısından önemi büyük. Örnek verecek olursak; Halep’te ki İhvanı Müslimîn ile Hama’da ki İhvanı Müslimîn arasında kesinlikle fark var. Şam’da da öyle. Orada bu halkın arasında belirli kırmızı çizgiler var. Dolayısıyla Suriye’yi sadece coğrafî olarak harita üzerinde bilmek değil, sadece Başkent Şam’a gelip, uçaktan inip Emevî Camiini gezerek ve Emevî kılıcının önünde fotoğraf çektirerek, Kasyun Dağı’na çıkarak değil, halkı tanımakla Suriye’yi tanımış olursunuz. Bunu niçin söylüyorum? Halkı çok iyi tanımazsanız bugün orada yaşananları anlayamazsınız. Yaşananlara baktığınız da Suriye halkı, yani kardeş kardeşi öldürüyor. Neden? Bundan 3 sene öncesinde Suriye’de hiçbir problem yoktu. Bugün muhalif olarak adlandırdığımız kardeşlerimiz ki burada muhalif olarak tırnak içinde bahsettiğim sadece farklı farklı gruplar içinde oluşturulmuş askerlerden, yani; Şam’lılardan Halep’lilerden Hama’lı ve Derezor’lulardan, kısacası devrimi gerçekleştirmiş Suriye’li halktan bahsediyorum. Orada muhacirin olarak adlandırılan Libya’lı Tunus’lu Fas’lı yabancı askerleri buna dahil etmiyorum. Benim için onlar Suriye devrimini gerçekleştirenler değildir. Çünkü bir yerde devrim varsa onu halk gerçekleştirir. Bu yüzden Suriye’li savaşçılar dışındakileri mücahit olarak kabul etmiyorum. Ve şu bir gerçek ki 3 sene önce atılan bir fitne tohumu neticesinde benim şahsi görüşüm olarak Sıffin savaşını örnek gösterebilecek şekilde kardeş kardeşi öldürüyor. Suriye’de yeni bir Sıffin yaşıyoruz ve bu yüzden halkı çok iyi tanımak gerekir diyoruz. Bir örnek daha verecek olursak; ticari anlam da da Halep tüccarıyla Şam tüccarı bile birbirine benzemez. Çok farklı yapıları vardır. Zebedani denen bölgede yaşayan halkla Rakka’da yaşayan halk arasında ciddi bir fark var. Kültürel açıdan da öyle. Mesela Karadeniz yaylasında sunulan bir yemekle Urfa sofrasının farkı gibi. Fakat biz de halk; vatan adı altında ortak bir paydada bütünleşebiliyor. Lakin Suriye bunu yakalayamadı. Neden? İki tarafta vatan için savaştığını söylüyor. Muhaliflerde rejim de vatan adına diyor.
Muhaliflerde kendi içlerinde bölünmüş durumda. Sözde muhalif olanlar tamamen interneti kullanıp şov yapanlar ufak çaptaki işlerini büyük şeyler başarmış gibi gösteriyorlar halbuki alakası yok. Bunları izleyenler de “çok büyük işler başarıyorlar” deyip onları destekliyorlar. Halbuki hiçbir şey yapmazken büyük işler gerçekleştiriyorlarmış gibi lanse ederek devrime en büyük zararı veriyorlar. Bu da rejimin işine geliyor. Rejim onun bulunduğu yerleri vurmuyor ve şu mantıkla hareket ediyor; “benim silahla yapamadığımı bu adamlar internet üzerinden yapıyor”. Olmayan bir şey varmış gibi gösteriliyor. Hatta biz bu adamı destekleyelim, para ve silah verelim ki bu adamın silaha ihtiyacı yok, çünkü bütün işi internette, 60-70 adam, önlerinde lap top, yazıp çiziyorlar, şov yapıyorlar. Ama bu arada gerçek anlamda mücadele eden, gaddar, katil, kafir Baas rejiminin devrilmesi için mücadele veren Suriyeli kardeşlerimizin mücadelesi ise görünmüyor. Amerika, İsrail, İran ve dahi rejim de zaten bunu böyle istiyor. Allah için cihad eden kardeşlerimiz meşhur kahramanlar değil meçhul kahramanlar olarak mücadelesine devam ediyor. Bu yüzden halkı iyi tanımak lazım diyoruz. İnternetteki videoları izleyenlere bunlar iyi insan değil dersek; "siz muhalifleri desteklemiyor musunuz" diyeceklerdir. Şunu iyi bilmek lazım. At izi ile it izi birbirine karışmamalı. Onlar tabiri caizse it, mücahit değil. Onlar mücahitliğin adını kullanarak rant elde eden, Baas rejiminden ya da Şebbiha’dan hiçbir farkı olmayan adamlar. Bu kişiler devrime en büyük zararı verirken rejime en büyük desteği vermiş oluyorlar. Bu açıklamaları hiçbir yerde duyamazsınız.
Haber MRT:
Sayın başkan, Türkiye AFAD üzerinden çok ciddi yardımlar yapıyor. Özellikle de ANSAGİAD en büyük yardım desteği veren sivil toplum örgütü. Bu konu hakkında sizden bilgi alalım.
Kemal YURTOĞLU:
Suriye’nin bir ihtiyaç haritası çıkmalı. Eğer bu haritayı çıkartmazsanız ve gerçekten yardım hangi bölgede daha çok ihtiyaç var bilmezseniz, Türkiye’den giden yardımlar hırsızların eline geçer. Bizim avantajımız sahayı çok iyi bildiğimiz için bu bilgilerimizi kamuyla paylaşıyoruz ve Türkiye’de ki diğer büyük STK’lar la ihtiyacın olduğu yerlere ulaşıyoruz.
Bu haritayı oluştururken sadece yeme-içme değil sağlık noktasında da çok ciddi ihtiyaçlar söz konusu. Suriye topraklarında Cilvegözü sınır kapısına yakın 21 tane çadır kent var. Atma adlı kamp bizim Bükülmez Köyü’nün karşısındadır. Orada şu an 40 bin küsüre yakın insan var. Ama rejim zulme ve cinayetlere devam ettiği için halk topraklarından kopmak zorunda kalıyor. Zaten rejimin amacı da bu; halkın korkup kaçarak, topraklarından çıkması. Çıksın ki o boşluğu başka bir şekilde doldursun. Dolayısıyla halk en güvenli yer olarak Türkiye sınırına geliyor. Neden Türkiye sınırı? Çünkü yardım geldiği anda kapılardan çıkıp ilk önce bu kamplara gidiyor. 100 bin küsür insan şu an Türkiye sınırında. Bununla birlikte Şam içerisinde halkın ciddi yardıma ihtiyacı var. Hama, Halep ve Suriye’nin diğer bölgelerinin kırsalında yaşayan ve zor durumda olan insanlar da var. Üzülerek belirtmeliyim ki, yollar rejimin elinde olduğu için yardımların geçişine müsaade etmiyorlar ve yağmalıyorlar. Bizler de muhalifleri kullanarak alternatif yollar bularak yardımları dağ ve keçi yollarından çok zor şartlar altında Şam’a yardım gönderiyoruz. Maalesef Homs’ta kedi köpek eti yendiği söylendi ve bu doğru. "Öleceğiz ve toprağımızı terk etmeyeceğiz" diyorlar. Dualarımız o kardeşlerimizle. Rejim üstlerine bombalar yağdırdı ve onlara giden tüm yolları kapattı. Yeni Homs rejimin elindeyken, eski Homs muhaliflerin elinde. Rejim uçaklarla bildiri atıyor. “Size bir yol açacağız ve o yoldan çıkıp gidin.” diyorlar. Ama halk topraklarını buna rağmen terk etmiyor. Özgür Suriye Ordusu. Bu ordunun ismini markalaştırıp kendine aitmiş gibi gösteren bir şahıs var: Homs’lu Selim İdris. Tüm dünyadan çok ciddi olarak ekonomik ve silah yardımı alıyor. Amerika uçak dolusu silah yardımı gönderiyor. Ama buna rağmen rejimle savaşmıyor. Eskiden de Suriye Ordusunun generaliydi ama hala o rütbeleri çıkaramamış ve o zihniyette belli ki. Homs toprağının insanı olmasına rağmen 700 bin Homs’lu ya yardım etmiyor. İngiltere, Fransa, Amerika da boy boy fotoğraf çekiliyor. Özgür Suriye Ordusu sadece Selim İdris’e ait değil. Bunu markalaştırıp şahsınaymış gibi hareketle nema elde edip silah ve parayı alıp hiçbir işlem yapmayan, göstermelik bir iki iş yapan biri,o zaman benim gözümde rejime hizmet eden generaldir.
Haber MRT:
Suriye’de Türk iş adamlarının yatırımları vardı. Ekonomik boyuttan da bakarsak savaş dolayısıyla onların durumu nedir?
Kemal YURTOĞLU:
Suriye’nin sanayi şehri Halep’tir. Şeyh Nacar Organize Sanayi Bölgesinde çok az Türk müteşebbis varken bizim dönemimiz de 170 den fazla Türk fabrikası açıldı. Bugün itibarıyla Suriye Arap Cumhuriyeti’nde yatırımcımız yok. Birçoğu yağmalanan yatırımlar yüzünden kayıplar yaşayan iş adamları ülkelerine geri döndüler. Bu konuda gümrük müsteşarlığımız ve bakanımız Hayati Yazıcı’da duyarlı davranarak yatırımcıların fabrikalarını Türkiye’ye geri getirebilmeleri için bir karar çıkarttı. En azından zarardan kâr etmeye çalışacağız. Ama tabi oradan bir fabrikayı Türkiye'ye getirmek çok zor. Bir fabrikayı getirdik ama çok büyük sıkıntılar yaşadık.
Haber MRT:
Suriye’deki bu iç savaş biter mi ya da ne zaman biter? Öngörünüz nedir? Batılı ülkeler ve Amerika’nın Suriye’ye müdahale olasılığı nedir?
Kemal YURTOĞLU:
Size şu misali vereyim. Bir hırsız mahalleye elinde davulla giriyor ve olanca gücüyle davulu çalarak “Ey ahali! Ben hırsızlık yapacağım! Ama bugün ama yarın hırsızlık yapacağım. Bugün bu eve gireceğim" diye ilan ediyor. Amerika’nın ki de aynı böyle bir durum. Sen bir yeri vuracaksın, açıkladın, gün saat verdin, vurmadın. Adam zaten taşıyacağını taşıdı. Vurmaz. Batı'nın, Amerika’nın işine gelmez. Amerika siyasi süreci böyle götürmek istiyor. Çünkü Amerika ve Rusya’nın Suriye üzerinde hesabı var. Ve Suriye’nin üzerinde asıl hesabı olan İran’ın bir şii hilali hayali var. Bu savaş Suriye halkının kendi rejimiyle olan savaşı değil. Bu savaş İran’ın “şii hilali hayali”nin savaşı. Saddam Hüseyin mezhep olarak Hanefi yani sünniydi. Afganistan sünni. İran’ın doğusunda Afganistan, batısında Irak var. İran-Irak yıllarca savaştı. Sünni yönetim, yani Saddam gitti. Sünni yönetimden geriye kalan ve ülkemizde misafir olan Haşimi’ye idam kararı çıktı. Maliki ise Şii. İran genişleyemiyordu. Amerika geldi ve Irak’ı vurdu, daha sonra da Afganistan’ı bitirdi. Dolayısıyla Suriye çok önemliydi. Baas rejiminin tamamı Şia’dır. Özellikle size iki isim vereceğim. Bu isimleri şimdi bile Suriye halkına sorun, korkarlar. Biri Ali Memluk, diğeri de Hişam Bahtiyar. İkisi de Şia’dır ve Beşar Esad bile bunlardan korkar. Çünkü bunların kuklasıdır. Suriye’deki savaş tam tabirle -oradaki Alevi kardeşlerimizi tenzih ederek söylüyorum- Alevi-Sünni savaşıdır. Şu an da ölende öldüren de Alevi ve Sünni’dir. Ama oradaki alevi bizdeki gibi değil, farklı. Nusayri dediğimiz Arap Alevi’sidir. Bunlar Allah’a kitaba inanmadıkları gibi Hz Ali'yi haşa Allah gibi görüyorlar. Ve siz onun inancında olan biri için düşmansınız ve sizi öldürmek onlar için kâr. İşte rejim bu dinsizlerin rejimi. Ve Suriye halkı bu dinsizlerle savaşıyor.
Haber MRT:
İran, İsrail ve diğerlerinin kendilerine göre bir hesabı var. Suriye’de yaşayan insanlarında bir dayanma gücü var. Bu savaş daha ne kadar sürecek? Bölgeler savaşı gibi mi olacak?
Kemal YURTOĞLU:
Bu savaş bitmez. Biz millet olarak dua edelim ki; Amerika sınırımızda bir Afganistan yaratmasın. Eğer böyle olursa bu savaş ilelebet bitmez ve süreç şu an oraya doğru gidiyor. 873 km. dünyanın en büyük kara sınırı olan iki ülkeyiz ve yanı başımızda bir Afganistan yaratılmak isteniyor. Şam’da bir bomba patladığı zaman bunun etkisinin İstanbul’da hissedilmeyeceğini sanan yanılır. Biz tarihten gelen bağlarımıza dayanarak iki millet olarak birbirimize yakınız. Amerika Suriye’de yeni bir Karzai bulamadığı için devam ediyor. Bulsa o bölge tam bir Afganistan olacak.
Haber MRT:
Başbakan Diyarbakır’da Barzani’yle buluştu. Barzani’nin Kuzey Suriye’de Türkiye Kürtleriyle yapılanması ya da etkisi nedir? Bu konuda görüşleriniz nelerdir?
Kemal YURTOĞLU:
Türkiye’nin de Suriye’nin de sorunlarından biri Kürt meselesidir. Gerek devlet ve gerekse millet olarak bölünmüş bir Suriye istemiyoruz. Bölünmüş bir Suriye Afganistan olur. Hem kendimiz için hem de Suriye için bunu istiyoruz.
Kürt meselesi çok önemli bir mesele. Bizim sorun olarak gördüğümüz PYD’ dir. Yani Demokratik Yurtseverler Birliği adında faaliyet gösteren bir hareket. Suriye Kürtlerini temsil ediyorlar. PYD çok güçlendi ve başındaki adamı Barzani seçiyor. Kürtler bir heyet oluşturdu. Yüksek Kürt Birliği Heyeti. Bunların silahlı kanadı PKK. Buradan sormak lazım Barzani’ye. Kandilde ne kadar Pkk militanı var? Bunu Türk halkına açıkla. Aslında Kandil'de Pkk militanı yok. Esas militanlar, 5000 kişilik öncü kuvvet Affin’de olmasın! Barzani bunları Suriye’ye gönderdi.
Muhalifler Suriye’de Baas’la yani Şebbihalarla, İran Hizbullah'ıyla ve Kandilden gelen Pkk ile savaşıyor. Dolayısıyla Kandil’de örgüt yok. Örgüt Affin’de. Ve bunların arkasında duran Barzani’dir. Çünkü bölünmüş bir Suriye istiyor. Sigara kaçakçılığı yapan Pkk tüccarları Suriye’de kaçak yollarla sigara satıyorlar. Elde edilen gelir Pkk’ya gidiyor. Kapıdan peşmerge izniyle geçiyor. Hâlâ Barzani direkt olarak Pkk’ya destek veriyor. Ve 30 sene bu örgütü besleyen bu adamı siyaset, ülkenin birlik beraberliği için ve milli menfaatler doğrultusunda bebek katilini kendi topraklarında besleyen bu adamı, biz belli sebeplerden dolayı siyasi olarak olması gerektiği için belki, ülkemizde Kürdistan bayraklarıyla Diyarbakır’da karşılıyoruz. Mesut Barzani bile, “Kürdistan bayraklarıyla beni karşılayacaklarını rüyamda görsem inanmazdım” diyor. Şimdi bu demokratikleşen bir Türkiye’mi? Öyle kabul edelim.
Haber MRT:
Türkiye ve Suriye ilişkileri dedik. Yardımlar konusunu ele aldık. Artık üç dönem milletvekilliği yapanlar tekrar vekil olamayacak. Bazı bakanlarında görev süresinin dolmuş olduğunu görüyoruz. Kabinede bir revizyon söz konusu. Yerel seçimler çok yakında. Son olarak bununla alakalı görüşlerinizi almak isteriz.
Kemal YURTOĞLU:
Bizde Ankara kulislerinden elde etmiş olduğumuz duyumlar çerçevesinde kabinede bir revizyon olduğunu biliyoruz. İzmir’de, bir bakanımız, Binali Yıldırım aday. Hatay’da bir başka bakanımız aday ki Adalet Bakanımızın aday olacağını biliyorum. Diyarbakır için Mehdi Eker ile birlikte Nihat Hatipoğlu’nun da adı geçiyor. Ankara’da yine Melih Gökçek olacak. İstanbul’da Kadir Topbaş olması muhtemel. Bu arada CHP’den Mustafa Sarıgül’ün aday olduğunu düşünelim. Diğer partilerde dahil, başkan adayı kağıt üzerinde kim olursa olsun İstanbul’da yarışacakları aday Recep Tayyip Erdoğan olacak. Sarıgül İstanbul’dan aday olarak seçime girse bile kaybedeceğini biliyor. Ama bu hamleyle CHP’nin genel başkanlığını ilan etti. Sarıgül’ün İstanbul’daki baronların CHP’nin başına koyduğu yeni başkan. Sarıgül’ün amacı İstanbul Büyükşehir Başkanlığı değil, CHP Genel başkanlığı. Ve Sarıgül’ün İstanbul’da alacağı bir oy potansiyeli var. Dolayısıyla parti tabanı diyecek ki; Kemal Kılıçdaroğlu gibi muhalefet edemeyen biri yerine ağzı laf yapan Sarıgül’ü getirelim diyecekler.
Haber MRT:
Son olarak ilave etmek istediklerinizi alalım.
Kemal YURTOĞLU:
Yapmış olduğumuz toplantılarda Şam’la alakalı bir şey söylüyorum. Şahsımın Şam’a karşı ayrı bir muhabbeti var. Son sözüm şudur: Dünyadaki bütün şehirler bir vücut olsa Şam bu vücutta kalptir.
Haber MRT:
Çalışmalarınız da başarılar diler ve bize zaman ayırdığınız çok teşekkür ederiz.
Kemal YURTOĞLU:
Ben de teşekkür ederim.
Bu habere yorum yapan ilk siz olun!