Dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın yargılanacağı 12 Eylül davası bugün başladı.
Çeşitli siyasi parti, sendika ve sivil toplum kuruluşları üyeleri, davanın görüldüğü Ankara Adalet Sarayı önünde toplandı.
''12 Eylül'ü Unutmadık, Affetmiyoruz'' ve ''Paşalar da Maşalar da Yargılanacaklar'' yazılı pankartlar ile 12 Eylül darbesi döneminde, işkence gören ve hayatını kaybedenlerin fotoğrafları taşıyan gruplar, ''Darbecilerden hesap sorulsun'', "Faşizme karşı omuz omuza" şeklinde sloganlar attı.
Bazı siyasetçiler ve darbe döneminde hayatını kaybeden kişilerin yakınları toplananlara hitaben konuşma yaptı. Öte yandan, Ankara Emniyet Müdürlüğü ekipleri, adliye çevresinde yoğun güvenlik önlemleri aldı.
Ankara Adalet Sarayı çevresindeki bazı yollar trafiğe kapatılırken, adliyeye girenler kimlik ve üst araması yapılarak içeri alındı.
60 MÜDAHİL AVUKAT
Davaya, 8 siyasi parti ve sivil toplum kuruluşuyla birlikte müdahillik başvurusu yapanların sayısı 500'e yaklaştı. Davaya 60 müdahil avukatı ile 3 sanık avukatı katılıyor.
SANIK SANDALYESİNE KİMSE OTURMADI
Davaya müdahil olarak katılan BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Mahkeme Başkanı’yla tartıştı.
Mahkemenin dolması nedeniyle hakim, boş kalan sanık sandelyesine de oturulmasını talep etti. Ancak duruşmaya katılanlar bu öneriyi reddetti.
KATILMAYACAKLAR
Dava öncesinde kolu kırılan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın duruşmaya katılmayacağı belirtiliyor. Kenan Evren Ankara GATA, Tahsin Şahinkaya ise İstanbul GATA'da tedavi görüyor.
Anayasanın geçici 15. maddesinin, 12 Eylül 2010’da yapılan referandum ile kaldırılmasının ardından, darbe yapanların yargılanmasının önü açılmıştı.
Türkiye’nin dört bir tarafından ulaşan şikayet dilekçelerini değerlendiren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül sürecine ilişkin soruşturma başlatmış, Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin tarafından hazırlanan iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.
SUÇ: ANAYASAYI ORTADAN KALDIRMAYA TEŞEBBÜS
İddianamede, Ahmet Kenan Evren ve Ali Tahsin Şahinkaya ”sanık” olarak yer almış ve ”Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek” suçlarını işledikleri ileri sürülmüştü.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET
Suç yerinin Ankara, tarihinin de 2 Ocak 1980 ile 12 Eylül 1980-6 Aralık 1983 arası gösterildiği iddianamede, Evren ve Şahinkaya’nın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ”Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler”e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca ”ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına” çarptırılmaları istenmişti.
İddianamede, ayrıca, sanıklar hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanması talep edilmişti.
12 Eylül darbesiyle ilgili davayı görecek Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Evren ve Şahinkaya’ya, 18 Ocak 2012’de yurt dışına çıkış yasağı getirmiş, Evren ve Şahinkaya’nın avukatı, bu karara itiraz etmiş, ancak mahkeme bu itirazın reddine karar vermişti.
'BAYRAK HAKERAT' PLANI İSTENDİ
Mahkeme, dava kapsamında, Genelkurmay Başkanlığı'ndan Aralık 1979’da TSK tarafından Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e teslim edilen uyarı mektubunun, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları arasında yapıldığı iddia edilen toplantılara ilişkin tutanakların, darbe öncesinde hazırlandığı iddia edilen ”Bayrak Harekat Direktifi”nin ve darbenin yapıldığı günle ilgili hazırlanan planların onaylı suretlerini istemiş, MİT Müsteşarlığından, özellikle darbe öncesi döneme ait kurum içerisinde bulunan bilgi ve belgelerle bu konudaki raporların gönderilmesini talep etmişti. Mahkeme, ayrıca, işkence iddialarına ilişkin belgeleri de ilgili kurumlara yazı yazarak istemişti.
Davanın yaklaşmasıyla Evren ve Şahinkaya’nın avukatı, davaya ilişkin bazı tespit ve itirazların bulunduğu dilekçeyi, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunmuş, dilekçede, Türk ceza düzeninde, ”anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması suçu diye bir suçun bulunmadığı” savunularak, ”Böyle olunca, Türk ceza düzeninde hiç kimse, anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması suçu diye bir suçu işlediği iddiasıyla soruşturulamaz, kovuşturulamaz ve yargılanamaz” denilmişti.