Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili İbrahim Okur, NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç'ın sorularını yanıtladı.
Sivas katliamının sanıkları hakkındaki yargılamanın zamanaşımına uğramasına 4 gün kala yargının nasıl davranacağı sorusuna Okur, şöyle yanıt verdi:
"Sivas davasında sorun, geç gelen adalet ve zamanında yakalamayan kolluk güçlerinden kaynaklanıyor. 131 sanık hakkında yargılama yapılmış, 121 sanık hakkında dava kesinleşmiş. 10 sanık hakkında da dava devam ediyor. 5 sanık hakkında ise zamanaşımı süresi doluyor. Bu sanıklardan 4’ü hiç yakalanamamış, 1’i ise tutuklanmış ama iki ay sonra suçun maiyeti nedeniyle serbest bırakılmış, ondan sonra da bir daha ele geçirilememiş.
Yargılamanın uzun sürmesi önemli bir sorun. Sanıkların yakalanaması önemli ama zamanaşımı tüm modern ceza hukuklarında olan bir sistem. Bu sanıklar ilgili gelinen noktada, malesef zamanaşımı süresinin sonuna gelinmiş görünüyor.
Mahkeme takdir hakkını kullabilir ancak iddianamedeki yazılı suça bakmak gerekir. Bu sanıklar ilgili iddanamede yazılı suçun zamanaşımı süresi 5+2.5, yani 7 yıl. Normalde süre dolmuş. Ancak savcı aradaki bir mütaalayla suçun değişebileceğini söylemiş, mahkeme de bunu kabul etmiş. Aslında zamanaşımı uzamış. Bu sanıklar asli failler değil. Mahkeme bugüne kadar suçun vasfı değişebilir düşüncesiyle zamanaşımını aslında uzatmış, sanıkların yakalanması için beklemiş. Sanırım bu saatten sonra yapılabilecek bir şey yok. Mahkemenin takdiri ama 13 Mart’ta zamanaşımı dolacak gibi görünüyor.
‘İnsanlığa karşı suç’, 2005 yılında hukukumuza girdi. Bu suçun işlendiği tarihte kanunlarımızda yoktu. Kanunlarda suç olarak gözükmeyen bir eylem için sanıkların suçlanması mümkün değil. 2005 yılından önce işlenen bir suç olduğu için bu yorumun yapılmasının hukuken mümkün olmadığını düşünüyorum.
'SON SÖZÜ BAŞBAKAN DEĞİL, DANIŞTAY SÖYLEYECEK'
Okur, aralarında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da bulunduğu 5 MİT'çi için savcıların soruşturma izni istemesiyle ilgili tartışmaları da değerlendirdi.
HSYK Başkanvekili Okur, şu ifadeleri kullandı:
"MİT mensupları için soruşturma izni istenmesi rutin bir işlem. Savcılık işlemini başlatmıştı, ısrarlı oldukları için taleplerini yaptı.
Danıştay ile ilgili daire hukuka uygun bulmazsa Başbakan’ın izin vermeme kararını kaldıracak. Savcılık kaldığı yerden soruşturmaya devam edecek. Danıştay izin vermemeyi uygun bulursa soruşturma orada sonuçlanmış olacak. Bu konu bir daha gündemde olmayacak.
Hukukumuzda belli kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin hükümler var, amirlerinin izin vermesine bağlanmıştır. Başbakanlık Müsteşarı ya da Adalet Bakanlığı Müsteşarı bir suç işlerse, soruşturma izne tabidir.
İzin müessesi ilk kez hukukumuza girmiyor. Erkler ayrılığı ilkesine aykırı olduğunu düşünmüyorum. Burada son sözü yargı söylüyor. Danıştay’a gidecek, son kararı Danıştay verecek. Başbakan’ın verdiği karar nihai karar olmayacak. Yargı kararıyla sonuçlandığı için erkler ayrılığını ihlal etmez diye düşünüyorum."