FEM 1984 yılında ilk olarak Altunizade ilçesinde kuruldu. Avcılar şubemiz ise 1995 yılında kuruldu. Şu anda İstanbul’da toplam 64 tane FEM var .Bir de ortaokul kısmımız olan ANA FEN ile birlikte sayımız 66 oldu. İstanbul dışında da bir çok ilde FEM var. Toplamda 168 şubemiz bulunmakta.2004 yılında dershanecilik modeline zincir kavramının gelmesiyle 2005 yılından itibaren farklı bölgelere de Franchising verilmesi suretiyle şube sayımızı arttırdık.
FEM olarak birincil hedefimiz, sınav odaklı eğitim vermek. Bütün kurslarımızın amacı bu yönde. Öğrencilerimizin en iyi puanları en iyi netleri alması bizim en büyük arzumuz. Bizim bir diğer görevimiz milli manevi değerleri de öğretmektir. Eskilerin tabiriyle talim ve terbiye. Talim kısmı zaten yapılıyor ama buna ek olarak özellikle öğretmenlerimizin birer örnek model olarak iyi ve örnek insan yetiştirme gibi bir görevi var .Bu neden önemli kısaca ona değineyim; şu anda okullarımızda genel manada uyuşturucu, sigara, alkol, hap kullanımı ortaöğretim çağındaki öğrencilerimizde %45’in üzerinde bir orana sahip. Bu büyük bir sorun teşkil ediyor. Tek başına Milli Eğitim sisteminin bunun altından kalkması mümkün değildir. Özetle FEM olarak bizim amacımız bu sorunları ortadan kaldırmak ve gençlerin bu manada örnek bir insan olarak yetişmesini sağlamaktır. Yalnız bunu yaparken şöyle bir algı oluşmasın bizim öğrenci profilimiz cemaate yakın kesimin gönderdiği öğrencilerden oluşmuyor. Her kesimden öğrencimiz var bizim. CHP’li, MHP’li, alevisi, sünnisi her kesimden öğrenciye sahibiz.
Bildiğiniz gibi şu an gündemden düşmeyen ve sizleri de çok yakından ilgilendiren bir konu var gündemde. Dershanelerin kapanması yönünde yapılan bir çalışma ve sonrasında “dönüşüm” olarak ifade edilen bir süreç. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız ?
Burada yapılmak istenen “üzümünü yemekten ziyade bağcıyı dövmek”. Dershaneler Türkiye’de bir problem değil, problemin kaynağı devlet okullarındaki eğitimin yetersiz olması. Dershaneler durduk yere kurulmuş kurumlar değildir. Türkiye’de bir sınav gerçeği var ve bu bir ihtiyaç yaratıyor. Dershaneler kapandığında aksaklıklar artar. Denetimsizlik bu noktada büyük bir sorun teşkil ediyor ve bunun sonucunda da eğitim merdiven altına inmiş oluyor.
Peki şu an tekrar gündeme getirilen bir olay var. 2008 yılında bir anne çocuğunun dershane ücretini ödeyemediği için cezaevine girmek zorunda kalmıştı ve bunun sonucunda çocuğu intihar etmişti. Bu konuyu konuşacak olursak süreç üzerinde bu tip olayların bir etkisi var mıdır ?
Bildiğiniz gibi o olayda ölen çocuğun intihar nedeni araştırılmış ve ortaya çok farklı bir sebep çıkmıştı. Fakat bunu söylerken şunu da belirtmek gerekir. Tabiki bizlerin de hataları eksikleri var. Mümkün olduğunda doğru hareket etmeye çalışıyoruz. Lakin şunu da unutmamak gerek, bu ülkede öğretmen de intihar ediyor, poliste. Yaşanan tek bir olayı sektörün tümüne mal etmek doğru bir hareket değil.
“Dönüşüm” olarak ifade edilen “özel okul” olma süreci hakkında neler düşünüyorsunuz?
Aslında dönüşüm olarak ifade edilen konu bu işin kılıfıdır .Birincisi dershaneler mevcut yapı itibariyle özel okul olmaya uygun değiller. Çünkü çoğu apartman katı, işhanı ve iş merkezlerinde. Devlet, “biz sizi şartlarınızla kabul edeceğiz” diyor fakat bu genel itibariyle çok sağlıklı işlemeyecektir. Özel okula dönüşme mantığı baktığınız zaman çok uygulanabilir değil, çok mantıklı değil.
Bir de özel açık liseden bahsediyorlar. Normalde eskiden açık liseye lise eğitiminin normalde yaş olarak çok üzerinde olan kişiler gidiyordu. Bir de sınıfta 1-2 yıl kalmış veya tasdikname almış öğrenciler gidiyordu. Lise eğitimi 12 yıla zorunlu çıkınca böyle bir çözüm yolu buldular. Okuldan uzaklaştırılan öğrenciler disiplin suçu alan öğrenciler ya da başka meselelere karışan öğrenciler açık liseye yönlendiriyorlar. Bir de şu husus var, mesela çocuk veya aile açık lisede devam etmek istiyor eğitimine. Yani bir açık lise alternatifi var şu anda ve bir buçuk milyon açık liselerin öğrencisi var. Eskiden bu durum bu kadar yaygın değildi. Yani yaşı 25-30 gençlik döneminde liseyi okuyamayan insanlar sonradan ortaokulu yada liseyi açıktan okuyorlardı. Açık lise buydu. Şu anda açık lise böyle bir yapıya dönüşmüş durumda. Tabi bu öğrencilerin devam zorunluluğu yok. Milli eğitimin belirlediği belli zaman dilimlerinde sınavlara giriyorlar. Deniyor ki “açık lisede okuyan bir buçuk milyon öğrencimiz var, biz bu bir buçuk milyon öğrenciyi buralara yönlendirelim”. Bu öğrencilerin normalde devam zorunluluğu yok,20 saat gibi bir ders verilsin,20 saatte internet üzerinden uzaktan eğitim verilsin. Bu öğrenciler açık lise olsun deniyor. Fakat şu unutuluyor, açık lisede okuyanların bir kısmı yaşı büyük olduğu için iş-güç sahibi ev-bark sahibi insanlar onlar zaten derslere katılım sağlayamıyorlar. Gelemeyecekleri için açık lisede eğitim alıyorlar.Diğer kısımda zaten örgün öğretimin içerisinde olması sakıncalı görüldüğü için açık liseye yönlendirilmiş öğrencilerden oluşuyor.Yani biz burada kime eğitim vereceğiz sorusunu çözemiyoruz.Bir buçuk milyon kitle var fakat bir buçuk milyon öğrenci tam öğrenci vasfı taşımıyor zaten örgün eğitimin dışında olan insanlar.Neden örgün eğitimin dışında bu öğrenciler? Önce ona bakmak lazım. Örgün öğretimin içerisine nasıl çekilir? Neden okula gelmiyorlar? Dershaneye devam edecekleri neden düşünülüyor? Burada ki öğrenci kitlesinin okula devam etmediği halde dershaneye dahil olmasını düşünülemez. Yani dönüşümün bu ayağına baktığımız zaman dönüşümün bu kısmı sağlam bir şekilde yere oturmuyor. Aslında bu noktada üzerinde durulması gereken farklı bir sorun var. Şu an bilinçli şekilde açık liseye kaydını yaptıran öğrenciler var. Bunu yapma nedenleri lise 1-2-3. sınıf eğitimini okulda alıyorlar. Lise 4. sınıfa geldiğinde okulda zorlanacağıma açık liseye geçeyim diyor. Şu anda bu şekilde okullardan bir kaçış söz konusu. Bu da çok önemli bir sorun. Öğrenci 12.sınıfta açık liseye yazdırıyor kendini, hafta içi de dershaneye gidiyor, kredisini tamamlıyor sınavlara giriyor, bir de üniversiteye hazırlanıyor. Yani baktığınız zaman belirli okullarda son sınıf düzeyinde öğrenci azalması var. Biz bir eğitim kurumuyuz dershaneyiz fakat biz sınav odaklı eğitim veren bir kurumuz. Örgün eğitimin formel eğitime nazaran öğrenciye kazandırdığı çok şey var. Mesela biz burada çocuklara kompozisyon yazmayı öğretmiyoruz. Biz burada Türkçe dil bilgisi anlatım bozuklukları sınavlarda soru çıkan kısımları gösteriyoruz. Fakat öğrencinin kompozisyon da yazabilmesi lazım, derdini anlatabilecek şekilde bir şeyler yazabilmesi lazım, şiir okuyabilmesi lazım, bunları okul kazandırıyor. Okulun kazandırdığı bu meziyetlerden uzak bir nesil yetişiyor.Örgün öğretimin notla sınavla değerlendirmeyen katkıları var.Açık lise olduğunuz zaman bu katkılardan mahrum kalıyorsunuz demektir.Açık lise bir takviyedir,en azından bir diploma alırım düşüncesiyle tercih edilen bir yöntemdir.Açık lisenin Türkiye’nin geleceği adına başka hiçbir faydası yoktur.Bilinçli olarak öğrencileri açık liseye yönlendirmek doğru değil.Biz burada şunu söylüyoruz,esas eğitim kurumu okuldur,dershaneler tamamlayıcı eğitim kurumlarıdır.Dershane okul değildir,dershane okul olamaz.Okul da dershanenin verdiği sınav odaklı eğitimin yapısına ne kadar dönüşürse dershanelere olan ihtiyaç azalır.Bizim bu noktada hep söylediğimiz bir şey var, dershaneler kapatılamaz,fakat bir gün kendisine olan ihtiyaç azaldığında kendiliğinden kapanır.
Kapatılma konusunda bir geri adım atıldı. Bunun nedeni öğrenci ve velilerimizin vermiş olduğu tepkiler. Velilerimizle görüştüğümüzde bize şu soruyu yönelttiler “Biz kapanmasın diye ne yapmalıyız?”bu soruyu soran velilerimiz oldu. Bizim cevabımız yetkili mercilere dilekçe yazmaları oldu. Neden bir ihtiyaç olduğunu, çocuğunuzu neden dershaneye gönderdiğinizi siz de anlatın. Bunun sonucunda meclise dilekçeler yağdı, Milli Eğitim Bakanlığı’na dilekçeler yağdı, sosyal medyada kampanyalar başlatıldı.Bu tepkinin ciddi bir etkisi oldu.Burada ki temel problem şu,hükümetin bir çok icraati çok iyi.Ulaştırma, sağlık çok iyi.Fakat bu 11 yıllık süre içersinde en kötü icraatlerini eğitimde yaptılar.En kötü olmasının sebebi de eğitimci olmayan Milli Eğitim Bakanları.Öğretmeninin derdinden anlamayan bir bakanımız var.Mesela işçisinin derdinden anlamayan bir fabrika olduğunu düşünebilir misiniz?Öğretmenlerin ve öğrencilerin ihtiyaçlarını düşünmeyen bir bakanlık yapısı oluştu.Bu da ciddi problemler doğuruyor.Çözüm üretmek yerine problem doğuruyorlar.
Kısaca dönüşümle ilgili söyleyebileceğim şey,dönüşümün ayakları sağlam değil,bu açıdan dönüşümün çok realize edilebileceğini düşünmüyoruz.
Peki dershane sürecinin bir veliye maaliyeti nedir? Ya da bu maaliyeti özel okul ile karşılaştırdığımızda nasıl bir sonuca varıyoruz ?
Dershaneye çocuğunu gönderen bir veli, en fazla 2 yıllığına gönderiyor. Dershanelere çocuklarını gönderenler 11. Ve 12. sınıfta veya 12.sınıf yada mezun olunca gönderiyorlar. Tüm Türkiye’de bir dershaneye yıl bazında devam eden öğrencilerin ortalaması 1.7’dir.Biz bunun 2 olduğunu varsayarsak, İstanbul’da bir ailenin öğrenci adına ödediği dershane ücreti yılda ortalama 3.500 TL’dir. 2 yıl öderse, bu rakam 7.000 Tl’yi buluyor. Yani özel özel eğitim adına verdiği rakam 7.000 TL’dir. Aynı öğrenci biz özel okul olduğumuzda ve veli özel okula gönderdiğinde, özel okulun bir öğrenciye maaliyeti 12.500 TL’dir. Bu noktada devletin teşviğini konuşacak olursak, bildiğiniz gibi Sağlık Meslek Liseleri ve bazı özel okullara devletin teşviği söz konusu. Bu teşvik öğrenci başına 1500 ile 2500 TL arasında bir rakam. 2500 TL’lik bir teşvik verdiğini varsayalım, yani 12500 TL’nin 2500 TL’sini devlet teşvik olarak verdiğinde, özel okula bir velinin ödemesi gereken rakam 10.000 TL’dir. Bir veli bir öğrenciyi 1 yıl göndermez kolje,4 yıl göndermesi gerekir. 4x10000 dediğimiz vakit bu rakam 40.000 TL’yi buluyor. Baktığımız zaman bir öğrencinin bir veliye 7.000 TL dershane masrafı varken, 40000 TL özel okul masrafı olacak. Aynı kitle, aynı aileler, aynı gelir grubuna sahip olan insanlar özel okula gönderemeyecekler.7000-8000 TL’yi veren insanların 40.000 TL’yi vermesi beklenemez. Dolayısıyla işin matematiği çok rasyonel değil. Avcılarda 20 tane dershane var. Bu konuyla ilgili bizler velilerimizle bir görüşme gerçekleştirdik. Aynı soruyu onlara da yönelttik. 100 veli arasından özel okula sıcak bakan veli sayısı 3’ü 5’i geçmedi. Yani 1100 öğrencimizin biz özel okul olduğumuzda mevcut şartlarını zorlayarak 50 tanesi ya da 100 tanesi gönderir demektir. Aslında bakıldığı zaman aynı velilerin çocuklarını şu anda da özel okula göndermesi için bir engel yok. Çünkü 12500 TL’ye eğitim veren özel okullar var. Daha da önemlisi özel okula giden çocuklar da dershaneye gidiyorlar. Öğrencilerin %90’ı 12.sınıfa geldiklerinde dershaneye gidiyor. Çünkü Milli Eğitim sistemindeki eğitim modelimiz klasik model ama sınav sistemi test modeli. Sınav odaklı bir eğitim okullarda verilmediği için sınav odaklı eğitim veren kurumlara ihtiyaç doğuyor. Bu durumda kolejlerde okuyan öğrencilerimizde dershanelere gitmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla bu noktada özel okula dönüşüm başlangıçta iyi bir şeymiş gibi görünüyor. Fakat bu durumu şu şekilde anlayan velilerimiz de var, örneğin; velilerimizle yaptığımız bir seminerde şöyle bir soru yönelttiler, “hocam dershaneye verdiğimiz 3000 TL ile çocuğumuzu özel okula gönderemeyecek miyiz ?” Yani aileler dershanelere ödedikleri rakamla yine özel okula gönderebileceklerini zannediyorlar. Fakat durum öyle değil. ”Biz kalanını vereceğiz” deniyor. Fakat 1 öğrencinin bize dershane şartlarındaki maaliyeti ile özel okul şartlarındaki maaliyeti çok farklı.
Bir de şu konu var 2500 TL’lik bir destek vereceklerini söylüyorlar. Biliyorsunuz Sağlık Meslek Liseleri’ne 2009 yılından bu yana destek veriliyor.Çok fazla özel sağlık meslek lisesi açıldı ve bu yaz sağlık meslek liselerinin kontenjanlarını düşürdüler ve şu an özel sağlık meslek liselerinin çoğu iflas etme aşamasına geldi.Çünkü 10.000 TL öğrenciden alıyor,3000 TL devletten alıyor,dolayısıyla kontenjanı düşürülünce hem devletten aldığı kısım azaldı,hem de kontenjanını düşürdüğü için kayıtlı olan öğrenciler kayıtsız pozisyonuna düştü.Bunun sonucunda başka okullara kaydırıldı.Burada ortaya çıkan şey,eğitime bu şekilde ciddi bir devlet müdahalesi olduğunda ve plansız müdahaleler söz konusu olduğunda yapım değil yıkım söz konusu olmuş oluyor.Aynı şeyi biz de yaşamaktan dolayı endişeliyiz.Bize de aynı şekilde kontenjan sınırlandırması getirebilirler.
Özetle sorunun asıl kaynağı,kendi fikirlerine göre almış oldukları kararları başkalarının fikirlerini hesaba katmadan uygulama görüşüdür. Dolayısıyla problemlerin temeli budur. Tabiki eğitimde reform yapılması gereklidir.Bizler buna karşı değiliz.Zaten Türkiye’de en önemli reform eğitimde yapılmalıdır.Bunu son derece doğru buluyoruz.En büyük reformları eğitimde yapmalıyız ki sıçrama kaydedelim.Bakanlıkta bunun bir numaralı sorumlusudur. Elbette reform yapacaklar. Fakat reform yaparken, toplumun bütün kesimleriyle fikir alış verişi yapılıp ortak bir payda da reform yapılmalıdır.Aksi takdirde sorunlar çıkması muhtemeldir.Örneğin,dershanecilik konusunda bu sektörde çalışan 50.000’den fazla öğretmen var.Yardımcısı ve çalışanlarıyla birlikte toplamda 70.000 çalışan insan var.Aileleri ile beraber düşündüğümüz zaman bu konu 300.000 insanı ilgilendiren bir konu.Şimdi bu dershaneleri bir anda kapatmak demek,bu kadar insanı geçim sıkıntısına sokmak demektir. Türkiye hala işsizlikle savaşırken, atanamayan öğretmenlerin sayısı 257.000 iken,işsiz ve atanamayan öğretmen sayısını artıracak formüller değil de,azaltacak formülleri uygulamaya koyması gerekiyor bakanlığımızın.Bu noktada gündem de olan bir başka konu da şu ,dershane öğretmenlerini mağdur etmeyeceğiz deniyor.Biz onları mülakatla milli eğitime alacağız deniyor.Milli eğitimin açığı var,bu sayı 117.000.Şu anda bir açık var bu doğru.Fakat maliye bakanlığı kadro verdikçe alım yapılıyor.Maliye baklanlığının verdiği kadronun bu kişilere tahsis edilmesi demek bu durum.Dolayısıyla atanamayan öğretmen kitlesini 257.000 den daha yukarıya çıkaracaksınız.Bu insanlara yeni işsizler ekleyeceksiniz demektir bu.Dershane öğretmenlerini kadrolu yapacaksınız ama,kimin yerine,40.000 öğretmen alacaksınız,20.000 de dershane öğretmeni aldınız diyelim,20.000 inini de son sınıf yeni mezunları almayacaksınız demektir.Bir de şu konu var mülakatla almak ne kadar doğru. Bugün 7 kez KPSS’ye girmiş ve atanamamış insanlar var.Bu insanları puanı yetmediği için atamıyorlar,ben dershane öğretmeni olarak gidiyorum, mülakat sonucu benim atamamı veriyorlar.Sizce bu ne kadar adil ?Bir dershane öğretmeninin gözünden evet bir avantaj.ama başkasının hakkını yiyerek ne kadar bir yerlere gelebilirim ki ben .Bir de şu husus var ki bununla alakalı fizibilite çalışmasını devlet aralık ayında tamamlayacak, dershanelerde genellikle sayısal ağırlıklı öğretmenler var.Fizik kimya biyoloji 15000 civarında öğretmen var.Devletin 117000 ihtiyacına baktığımız zaman,burada ki fizik kimya biyoloji öğretmeni ihtiyacı,1500 kişi.Ben dershane öğretmenlerini mülakatla alacağım deniyor fakat sizin %10 kadar sayısal öğretmenine ihtiyacınız var.%90’ı ne olacak ?Bu noktada bir hayli plansızlık söz konusu.Hatta biliyorsunuz 40 yaşın üzerinde bile olsa onları alacağız deniyor.Fakat işin yasal zemini şu an için yok.
Peki siz şu an sürecin hangi kısmında yer alıyorsunuz? Bu konuyla ilgili bir planlamanız var mı ?
Biz FEM olarak teşviklerle ilgili paketi görmeden karar vermek istemiyoruz.Çünkü uygulanabilirliğini o zaman görmüş olacağız.Ayakları yere basan bir proje haline dönüşüp dönüşmediğini o zaman görmüş olacağız.Bunun haricinde dershanelerin kapanacağı yönünde bir plan yapmadık.
O halde hala kapanmaması yönünde umudunuz var diyebilir miyiz?
Evet biz kapanmasından yana değiliz.Çünkü belirsizlik durumu söz konusu,ne olacağını göremiyoruz.Dediğimiz gibi velilerle görüşüyoruz,özel okul olursak ödeyebilen 40-50 tane çıkar.Baktığımız zaman yeni bir varlıklı kitle var mı o parayı ödeyebilecek?yok..Olsa zaten şu anda da gönderebilirler.Bunları göz önüne aldığımızda çok uygulanabilir gelmiyor bizlere.Bu açıdan şu an da biz merkez olarak ki merkez de bizimle aynı fikirde,kapanacağı yönünde bir ihtimal vermiyoruz.Şu an sadece teşvik paketinin açıklanmasını bekliyoruz.Teşvik paketinin ayrıntılarını görmeden bir karar vermemiz mümkün değil.Şu an da gelecek döneme ait kayıtlarımız başlamış durumda.1 Ocaktan itibaren yeni kayıt dönemimiz başlayacak.Bildiğiniz gibi bakanlar kurulunun en son yaptığı açıklamada eylül 2015’e kadar zorunlu kapatma gibi bir durum olmayacak dendiği için, yeni döneme dair kayıtlarımıza da başlamış bulunmaktayız.
Röportaj/Canan Kaya
Bu habere yorum yapan ilk siz olun!