DEHB’in bireyin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan dikkat sorunları, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile kendini gösteren nöropsikiyatrik bir bozukluk olduğuna dikkat çeken Dr. Dikmen; tüm dünyada çocuk ve ergenlerin yüzde 5,29’unu etkileyen bir bozukluk olduğunu, erkeklerde kızlardan yaklaşık 3 kat fazla görüldüğünü dile getirdi.
DEHB’in ilk kez 1902’de tanımlandığını anımsatan Dr. Dikmen, “O zamandan bu yana minimal beyin hasarı, minimal beyin disfonksiyonu, hiperkinetik çocuk gibi çeşitli isimler alan bu sorun günümüzde DEHB olarak tanımlanmaktadır. Kızlarda eşlik eden davranış bozuklukları daha az görüldüğünden ve daha çok dikkat eksikliği alt tipi görüldüğünden kliniğe başvuru oranları erkeklerden daha düşüktür” dedi.
DEHB’ın daha çok kalıtsal özelliklerin ağır bastığı bir bozukluk olduğunu söyleyen Dr. Dikmen, annenin gebelik döneminde sigara alkol kullanımı, erken doğum, doğum komplikasyonları, doğum sonrası geçirilen bazı hastalıklar, toksinlere maruz kalma gibi çevresel etkenler ve beyindeki işlevsel farklılıkların da rahatsızlığa neden olabileceğini sözlerine ekledi.
DEHB’in dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik olmak üzere 3 ana belirtisi olduğunu ifade eden Dr. Dikmen, “Söylenenler bir kulağından giriyor diğerinden çıkıyor, aklı başka yerde, çok dalgın, çok sık eşya kaybediyor, bilgisayarın başında saatlerce oturabiliyor ama ödev başında en fazla 5 dakika, dersi dinlemiyor, etrafla ilgili, başladığı işi bitiremiyor, sınavda dikkatsizce hatalar yapıyor, soruları sonuna kadar okumadan yanıt veriyor, ödev başında çok yavaş, 10 dakikalık ödevi 3-4 saatte bitiremiyorsa dikkat eksikliği belirtilerinden kaynaklanan DEHB olabilir” dedi.
DEHB’in aşırı hareketlilik belirtilerinin sürekli hareket halinde olunması, dürtüsellik belirtilerinin ise düşünmeden hareket etme, daha soru tamamlamadan cevap vermeye kalkma, birçok ceza almasına karşın aynısını tekrar yapma gibi davranışlar olduğunu dile getiren Dr. Dikmen, “DEHB değerlendirmesi çocuk ve aileyle psikiyatrik görüşme yapılması, çocuğun gelişimsel ve tıbbi öyküsünün öğrenilmesi, öğretmenden bilgi alınması ve gereken inceleme ya da testlerin yapılmasını kapsar. Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, DEHB klinik bir tanı olup tanı koydurucu özel bir test veya laboratuvar yöntemi yoktur. Uygulanan testler tanıyı destekleyici niteliktedir” şeklinde konuştu.
Hastalığa sıklıkla başka psikiyatrik bozuklukların eşlik ettiğini söyleyen Dr. Dikmen, bunların başında karşıt olma karşı gelme bozukluğu, davranım bozukluğu, öğrenme bozukluğu, tik bozuklukları, kaygı bozuklukları, depresyon ve madde kullanım bozukluklarının geldiğini vurguladı.
Hiperaktivitenin kronik bir bozukluk olup tedavi edilmediğinde çok önemli psikiyatrik, akademik ve sosyal komplikasyonlara neden olabileceğine dikkat çeken Dr. Dikmen, “Bu bakımdan DEHB tanısı konulan tüm çocuk veya ergenlerin etkin biçimde tedavi edilmesi gerekir. DEHB tedavisi bozukluğun şiddetine, alt tiplerine, eşlik eden tanılara ve çocuk ve ailenin beklentilerine göre farklılık gösterebilir. DEHB tedavisinde en önemli basamak, doğru tanı konulması, anne-babanın DEHB konusunda bilgilendirilerek farkındalıklarının ve tedavide iş birliğinin sağlanmasıdır. Yapılan araştırmalarda DEHB tedavisinde en etkin yöntemin kombine tedavi olduğu ortaya çıkmıştır. Kombine tedavi klinik duruma göre gerekli görülen tedavi yöntemlerinin bir arada uygulanmasıdır. DEHB genetik ve biyolojik temelleri çok belirgin bir bozukluk olduğundan ilaç tedavisi bu uygulamalar içerisinde hemen her zaman yer almaktadır. DEHB tedavisinde ilaç dışı tedaviler arasında ebeveyn eğitimi, ev ve okula yönelik düzenlemeler ve davranışçı tedavi yöntemleri yer almaktadır” dedi.
İlaç tedavisi uygulamaları sırasında aileleri en çok kaygılandıran konuların arasında boy-kilo gelişimi ve bağımlılık riskinin yer aldığını dile getiren Dr. Dikmen, “Yapılan çalışmalarda ilaç tedavisinin başlangıcında boy ve kilo gelişiminde kısmi bir yavaşlama olabileceği ancak tedavi uzun yıllar devam etse de erişkinlikte gelinecek nihai boy ve kiloyu etkilemediği bildirilmektedir. DEHB olan çocuklarda ergenlik ve erişkinlik döneminde madde kullanım bozukluğu riski normal çocuklardan fazladır. İlaç tedavisi ile bu risk azalmaktadır. Yani ilaç bağımlılık yapmadığı gibi DEHB’li çocuklarda var olan bağımlılık riskini azaltmaktadır” diye konuştu.
Bu habere yorum yapan ilk siz olun!