Bu kutlu sözler dün asılarak şehit edilen Abdülkadir Molla'ya ait. İslam dünyası yine bir alimine sahip çıkamadı. Ömer Muhtar'ca bir şehadetle Abdülkadir Molla Rabbine kavuştu. Biz müslümanlar ise yalnızca sosyal medyadan tepkimizi haykırabildik. Üstelik bir kaç gün sonra bu tepkilerinde dineceğinden hiç şüphem yok. Mavi Marmara'da şehit olan kardeşlerimize sahip çıkışımız ne kadar sürebildi ki? Mısır meydanlarında oluk oluk akan kanın hesabını kim sordu cuntacılardan? Suriye'de acılar içinde ölen bebeklere göz yuman bizler değil miyiz? Ve şimdi de soğuktan ve açlıktan ölmeye devam ediyorlar.
Libya`da İtalyanlara karşı verdiği amansız mücadelesi ile tanınan, alim, mücahit ve Şehit Ömer Muhtar. Namı diğer çöl aslanı. Uşi antlaşmasıyla Osmanlı'nın Libya üzerindeki hakimiyetini kaybettiği zamanlarda büyük alim vatan ve din için İtalya'da iktidara gelen Faşistlerin Libya'yı sömürgeleştirme politikasına karşı 1923'te Berka'da yeni bir direniş hareketi başlattı. Cebelü'l-Ahdar'da yaşayan aşiretlerden topladığı gerilla güçleriyle başarılı baskınlar gerçekleştirerek İtalyan kuvvetlerine ağır kayıplar verdirdi. Mısır ve Sudan'dan gelen yardımların kesilmesine karşın, köylülerin yardımıyla şanlı bir direnişle İslam coğrafyasında mazlumların lideri oldu. Bir çarpışmada yaralanarak İtalyanlara esir düştü ve savaş mahkemesince idam edilerek şehit edildi. Ne yazık ki o dönemler, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanışına şahitlik ediyordu. Artık bir damla müslüman kanına dünyayı küffara dar eden Kanuni'lerin devri çoktan geçip gitmişti.
İstiklal mahkemelerinde idam edilen hocadan, alimden biriydi İskilipli Atıf Hoca. Şapka devriminden önce yayımlamış olduğu Frenk mukallitliği ve Şapka adlı risalesinde Müslümanları birlik ve bütünlüğüne davet ediyordu. Hoca bir Osmanlı alimiydi. Yıllarca başında taşıdığı sarığı, Avrupa erkeklerinin şapkalarıyla değiştirmesini istiyorlardı. Bu bir istek değildi; zorla, faşistçe, diktatörce şapka devrimini kabul etmeyenlerin hayatlarını ellerinden alıyorlardı. Sıra İskilipli Atıf Hoca'ya gelmişti. Yargılandığı mahkeme celselerinde anlatılan en ilginç anektod şöyledir:
Kel Ali namıyla bilinen Ali Çetinkaya, İskilipli Atıf Hoca'ya dönerek;
“Sen bilmiyor musun ki şapkada bez parçasıdır, fes de, sarık da!”
Bu sert ve yakışıksız üsluba karşılık İskilipli Atıf Hoca şöyle konuşur:
“Evet, biliyorum! Ancak hakim heyetinin arkasında asılı duran bayrak da bezdendir, İngiliz bayrağı da. Onu kaldırıp İngiliz bayrağı asarsanız ne olur?”
Mahkemenin sonucunda 4 Şubat 1926 sabahı hakkında verilen idam kararının infazı için darağaçlarının olduğu yere getirilir. Allah'ın hükmünü tağuta tercih eden büyük alim, kelime-i şehadet getirerek idam edilir. Artık İslam Ümmeti için hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Zira halifelik makamının temsilcisi, kudretli Osmanlı yıkılmış, İslam Dünyasının üzerine tağutların gölgesi çökmüştür.
Ve dün şehit edilen Cemaati İslami Bangladeş’in Emiri Abdülkadir Molla, suskun İslam Ümmetinin bakışları arasında şehadete yürüdü. Bizler yine her kıyımı izlediğimiz gibi buna da şahitlik ettik sadece. Facebook ve Twitter hesaplarımız üzerinden mücahitlik ve mücahidelik ettik. Oturduğumuz yerden kınama mesajları yolladık. Onlar şehadete yürüdü. Biz ise gaflet yolunda adım adım ilerliyoruz. Gerçek bir uyanış için kaç alim daha idam edilmeli? İp boynumuza çoktan geçirilmiş ve biz bunu altımızdaki sandalyeye tekme atıldığı zaman mı fark edeceğiz? O halde şunu açıklıkla söyleyebilirim ki, çoktan geç kaldık. İslam Ümmeti Filistin’de vuruldu. Mısır’da komaya girdi. Suriye’de can çekişirken Bangladeş’te asıldı.
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!