Ne dersek diyelim, şu inkâr edilemeyecek bir gerçektir. Ülkemiz için kimse artık hasta adam diyemez. Artık bulunduğu bölgede oyun kurabilen bir önemli konuma geldi. Birilerinin bir figüranı olmaktan çıktı. Gerek ekonomisindeki gelişmeler, gerekse siyasetinde dikkate alınması gereken bir konuma yükselmiştir. Ha bu kurduğu siyasetle istediği sonuçları tam alabiliyor mu onu söylemek henüz erken? Gerçek olan şu; Türkiye artık oyun kuranların oyunlarına çomak sokmaktadır, en azından sekteye uğratmaktadır, sonuç almalarını engellemektedir. Özellikle ihracatımızda en hızlı yükselen sektör silah satışlarımızın olması birilerini çok rahatsız etmektedir. Zaten ABD ambargosu da başladı bile. Çin’den füze almamız işin bahanesi.
Açıkçası seçimle 10 yıldır iktidarı elinde tutan mevcut siyasi yapı derin dünya güçlerini rahatsız etmektedir. Öyle hükümeti ABD yandaşı, BOP eş başkanı olmakla itham edenler şu an kendilerinin kimlerle ayni saflarda hareket ettiklerine, kimlerin kapısını çaldıklarını, son günlerde kimlerle ayni saflarda olduklarına bir baksınlar. Dün iktidar İran ve Esed’le birlikte iken eleştirenler; bugün ABD, İran, Esed, İsrail, Mısır, Ulusalcılar, muhalefet ve cemaatin mevcut hükümete karşı ayni saflarda olduklarını görmesi gerekir.
Eh yıllardır birbirlerine söylemedikleri söz bırakmayan ABD, İsrail, İran ve Esed birbirleriyle el sıkışırken Türkiye’nin de Kuzey Irak yönetimi ile beraber oyun kurması yadırganacak bir durum değil. Peki, bu suni yapının da onlarla beraber olması ve bize karşı güçlü bir Kürt muhalefeti olması bizim çok mu hayırımıza olur. Bize geçmişte neler dediler diyerek bunları da onların safına mı itelim? Yıllardır birlikte yaşadığımız Kürt toplumunun tamamını karşımıza almak ülkemizin çok mu yararına olur? Kuzey Irak yönetiminin tek rahat dostluk edeceği ve çıkarına olacak dostane ilişkinin Türkiye ile olduğunu onlarda farkında. Türkiye ile kavgalı olmanın Ortadoğu’da uzun ömürlü bir hayat sürmelerine engel olduğunun onlarda farkında. İşte bu gerçekle ABD, İsrail VE İran’ın karşı çıkmasına aldırmayarak, Barzani yönetimi Türkiye’nin safını seçtiğini görüyoruz. Milyarlarca varil petrol rezervi asıl pazar olan Avrupa’ya ancak Türkiye üzerinden satılabilir. İşte bu gerçek, “Gelin Kerkük’ü beraber yönetelim” sözünü Barzani’ye söylettirmiştir. Tabi bu gelişme iç siyasetteki bölücü siyasetçilerin işini bozmaktadır. Tabi bakmayın siz İran’la son zamanlardaki tersliklere. ABD, İran’la her türlü ticareti yasaklayan ambargo uyguladığında, ülkemiz petrol ve doğal gazın alımını sürdürdü ve para transferlerini HALK BANKASI üzerinden altınla yaptı. ABD elçisi 17 Aralık günü Avrupalı elçilerle toplantısında “Hükümeti HALK BANKASI için çok uyardık dinlemediler şimdi seyredin imparatorluğun yıkılışını” sözü boşuna söylemedi.
GELELİM OPERASYONLARA
Sanırın sözün nereye getirilmek istendiği anlaşılmıştır. ABD artık bu hükümetle çalışmak istememektedir. Tabi T. Erdoğan başta olmak üzere. İyi de sandıkta normal yollarla bu iktidarı yıkmak mümkün değil. Bu sebeble hükümete karşı operasyonlar sürmekte. Bir yandan da muhalefete düzen verilmekte. Kılıçdaroğlun’a ABD’li gazeteci boşuna demiyor “M. Sarıgül’ün şansı yükselirse liderliği bırakır mısın?”. Daha şimdiden hazırım dedi bile. Fakat sadece Sarıgül’ün yetmediğinin farkındalar ve muhafazakar bir yapı ya da geçmek gerekir. Çünkü ne yaparsanız yapın bu millet sola en fazla %30 oy veriyor. Eh Sarıgül maşallah ağzından Allah kelamını hiç düşürmüyor. CHP bu seçimde bir sürü yerde daha başka muhafazakar sağ adaylar göstermeye başladı. Cemaatle diyoloğu sürdürüyor. Bunlar birbirinden ayrı düşünülecek konular değil. Verdiğim linteki itirafları iyi okuyalım. http://www.haber7.com/guncel/haber/1108098-dayanamayip-acikladi-sarigul-bana-dedi-ki ABD elçileriyle görüşmeler had safhada. Bu sol kanatta süren bir operasyon. Ben şimdiden bu işin varacağı yeri söyleyeyim bunun sonu CHP’nin bölünmesine yol açar. Ulusalcılara yol göründü.
Gelelim son yolsuzluk operasyonu ile sarsılan hükümet kanadına. Taksim gezi parkı eylemleriyle 80 vilayette yapılan direniş hükümeti daha güçlendirince, bu kez içten haklı sebeplere dayanan bir yolsuzluk operasyonu başladı. Kimse böyle yolsuzlukları savunamaz. Maalesef siyasetin gerçeği bu. Hangi parti olursa olsun yolsuz insan en büyük sorun. Yapan cezasını çekmeli. Ancak bu gerçekler bizim işin asıl yönünü görmezden gelmemizi engellememeli. Süren operasyonun aslında hükümeti itibarsızlaştırma, yıpratma işi olduğu ortada. Hükümetle ayni çizgide olan bir yapının gerçek niyeti yolsuzluk olsa, bunu birkaç yıl bekletip, seçim üzeri toplu halde bu zaman ve bu zeminde ortaya dökmezdi. Hükümetle cemaat neden ayrıldı kendi ifadelerinden okuyalım. http://www.timeturk.com/tr/2013/12/21/huseyin-gulerce-new-york-times-a-konustu.html Bu da iyi bilinmeli. İşin içinde Halk Bankası da olunca işin çok daha derin destekçilerine işaret etmektedir. Hükümetten yolsuzluk yapanların üzerine gitmesini bekliyoruz ancak geri plandaki niyeti de iyi okumalıyız.
Gelelim bu operasyonla cemaatin ne kazanıp ne kaybedeceğine. Baştan söyleyelim; bu operasyonun cemaate çok şey kaybettirdiği daha şimdiden görülmektedir. Açıklayalım. Bu hareket; barış yanlısı, insani değerlere yön veren, siyasetten uzak, devletler ve hükümetler üstü, en önemlisi bir DİYALOG HAREKETİ olarak biliniyordu ve her ülke çekinmeden bu hareketin faaliyetlerine gönülden izin veriyordu. Peki, kendi ülkesinin hükümetine karşı böyle bir siyasi operasyon yapan bir harekete karşı artık ne denir? “Vay demek ki bunların gerçek niyeti çok farklı, kendi hükümetini bile yıkmaya çalışan bir hareket güçlenince bize neler yapmaz” demez mi? Bu durumda ne sola ne de sağa yaranamayan bir harekete hangi ülke kapısını gönülden açar bilemeyiz. Bu da bu operasyonun cemaate çıkan faturası. Bir operasyon bu kadar açık yapılırsa bunu adı ancak KAMİKAZE OPERASYONU olur.
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!