banner31

Osmanlı'da Kitap Kültürü

İlmi Etüdler Derneği ( İLEM ) bünyesindeki İslam dünyasının ilim ve düşünce tarihine yönelik çalışmalarından Osmanlı’da Kitap Kültürü projesi, Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde moderatörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Berat Açıl’ın yaptığı oturumla gerçekleşti.

16 Aralık 2013 Pazartesi 16:00
Osmanlı'da Kitap Kültürü
 Prof. Dr. Uğur Derman,  Yrd. Doç Dr. Berat Açıl, Yrd. Doç. Dr. Muharrem Varol ve Dr. İrvin Cemil Schick'in;  Osmanlı’da kâğıt, kalem ve matbaanın ilerleme aşamalarıyla, Carullah Efendi Kütüphanesine değindiği panele katılımcıların ilgisi yoğun oldu.


“Kalem sıcak ülkelerden elde edilirdi”

Kalemin oluşumuna değinen Derman; Osmanlı’da kâğıdın çoğunlukla Orta Asya ve Avrupa’dan getirildiğini belirtti.  Alim ve eserlerin tanığı kâğıt ve kalemin yapım aşamalarını katılımcılarla paylaştı.
"Şaheser çalışmaların yazı aracı kalem,  sıcak ülkelerin göl ve ırmak kenarlarında sazlıklarda oluşurdu. Kalemtraş ile ağzı eğri olarak kesilir hattat kalemin ağzı yıpranana kadar kullanılırdı."
Kağıdın un, nişasta ve taze ceviz kabuğunun kaynatılmasıyla birlikte nohudi bir renk alıp, yumurta akıyla cilalandıktan sonra en az 6 ay gibi süreçte bekletilip  aher  ve mühre işlemi bittikten sonra  zorlukla elde edildiğini  ifade etti.

    

“Kâtip ve hattatların yazı üslubu”

Osmanlı döneminde hattatların, kâğıtların önceden hazırlanıp satıldığı kağıtçılar çarşısından bir mushaflık kağıt aldıklarına dikkat çeken Derman, eskiden masa olmayışından dolayı hattatların, kâtiplerin  eserlerini yazarken kâğıdı 90 derecelik  dik açı ile görmesi gerektiğini,  müelliflerin dizlerini dikerek  mukavvanın üzerine koydukları kağıdı yazmaya başladıklarını söyledi. Osmanlı dönemindeki alimlerin yazı işini son derece dikkat ve özenle icra ettiklerini belirterek, 400 Mushaf-ı Şerif yazan Kur’an-ı Kerim hattatlarından Ramazan Efendi’nin sabah namazından öğle namazına kadar yarım cüz yazdığını ve bu süre boyunca sadrazam dahi gelse kesinlikle yazma işlemi bitene dek kimseyi kabul etmediğini sözlerine ekledi. 

Panelin konuşmacılarından Yrd. Doç. Dr. Muharrem Varol ise 'Operatör Türk Dervişleri' konusuna değindi:

     


Tekkelere bakış açımız değişmeli”

 “Hattatlık yapan, müstensihlikle geçimini idame ettiren birçok Sufi’nin dışında,  tefsir, fıkıh, hadis ve hatta tıbba dair risaleleri telif eden şeyh efendilerde vardı.  Matbaanın serencâmına baktığımız zaman  özellikle II.Mahmud  döneminde padişahın gayreti ve desteğiyle  tekrar canlandığını görebiliyoruz.  Ciddi anlamda matbaacılık yapan Şeyh Yahya Efendi ‘de bir çok eser yayınlamıştır. İstanbul’da matbaacılık yapan diğer bir tekkede  Sokullu Mehmet Paşa Camii’nin karşısındaki Özbekler Tekkesi’dir.  Şeyh Süleyman Efendi 1870’li yılların ortalarında tekkede bulunan dervişlere taş baskı fennini öğretmek için matbaayı amire’den değişik destgâh parçaları veya madeni harfler istediğini ve bu isteğinin karşılandığını biliyoruz.  Bir Bektaşi tekkesi  olan Karyağdı Baba tekkesinde  Necip Baba’nın bir matbaasının olduğunu ve bu matbaada  ‘Cavidan’ adlı eseri bastığını ve sattığını  görüyoruz. Modernleşme süreci içinde tekkelere biçilen klasik formatın bence artık geçerli olmayacağını rahatlıkla söylememiz mümkün. Sâlnamelere geçen matbaa sayısı  50-60 civarındayken,  matbaaların yedi tanesinin tekke matbaası olması çok önemli bir yekün teşkil eder.”

 

İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim görevlisi  İrvin Cemil Schick, moderatör Berat Açıl’ın deyimiyle; kâğıttan taşan boyuta, satırların ötesinde yazıyla kurulan bağımıza değindi:

   

 

“Süleymaniye Camii bir bakıma kitaptır.”

“Her yüzeyi yazılarla donatılmış olan Süleymaniye Camii bir bakıma kitaptır. Dolayısıyla dört bir yanında kitâbeler barındıran İstanbul şehri kocaman bir kütüphanedir. Türlü türlü giysiler giydiğimizde de yazı yazmış oluyor muyuz? Hatta kâinatın bütünü de bir yazılı metindir.  Allah’ın ayetlerini bu metinden okumak da müminlerin vazifesidir.”

Osmanlı toplumunda resim yasağına rağmen minyatür çalışmaları yapıldığına değinen Cemil Schick, camii duvarlarına yazı yazılmasının da zamanında tartışma konusu olduğuna değindi.  Müminlerin dua ederken dikkatini dağıtabilecek her türlü süsün kerahatinin  daha hayırlı işlerde harcanacak olan paranın camii süslemesine harcanmaması gerektiği vurgulandığı bilgisini aktardı.

Dünyanın en büyük yazma eser kütüphanesi olan Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki zengin bir koleksiyona ismini veren  dönemin meşhur alimlerinden Veliyüddin Carullah Efendi’nin  2200’den fazla yazma eserinden  bahseden konuşmacılara  yöneltilen sorular sonrasında  panel sona erdi.


   
Haber: Özlem Doğan

Bu habere yorum yapan ilk siz olun!

  • Ad Soyad:

  • Yorum:

  •  

    @name x

  • UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Fotoğraf Yarışması
Seçimin Nabzı
Hava Durumu
Tümü Anket
Hangi Cep Telefonu Operatörünü Kullanıyorsunuz ?

NAMAZ VAKİTLERİ
Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:

SPOR TOTO SÜPER LİG

Tür seçiniz:
Linkler
E-Gazete
  • ZAMAN Gazetesi - 09 Aralık 2013 Manşeti
Sen de Yaz
Ziyaretçi Defteri
Ziyaretçi Defteri
Siz de yazmak istemez misiniz?
Ziyaretçi Defteri
Arşiv

banner18