
ŞİMDİ ULU ÇINARLAR ALTINDA SERİNLEME VAKTİ
Türkiye'de şarkılarını üç kuşağa birden söyletebilmiş ender sanatçılardan Erol Evgin. Hem de bunu, gürültüsüz patırtısız 'Sakin Güç' olarak başardı. Şarkıları kendi deyimiyle anılarımıza sindi. Birkaç nesil o şarkılarla büyüdü. "40 yıl önce diktiğim narin fidanlar ulu çınarlar oldu' diyen sanatçı, şimdi o ulu çınarların gölgesinde serinliyor.
04 Aralık 2011 01:40
Erol Evgin kimdir?
Ben bir Anadolu ailesi çocuğuyum. Baba memleketim Van, ana memleketim Rize. Rus işgali sırasında Karadeniz'den Doğu'ya göç olmuş. O göç vesilesiyle annem ve babamın yolu Van'da kesişmiş. Görücü usulüyle evlenmişler. 3 erkek çocukları olmuş. Onlar ilkokulu bitirdiğinde babam iyi bir eğitim alabilmeleri için İstanbul'a göç etmiş. Kendisi çok az okuyabilmiş olmasına rağmen eğitime çok inanırdı. Ben 1947 yılında İstanbul'da doğdum. Sonra bir erkek kardeşimiz daha oldu. Beş erkek İstanbul'da Moda'da büyüdük.
Çocukluk insanın anavatanı derler. Sizin Anavatanınızda işler yolundaymış anladığımız kadarıyla ne dersiniz?
Gerçekten çok güzel bir çocukluk ve gençlik yaşadım. Allah'ın en büyük lütuflarından biri sizi iyi bir aile çevresinde dünyaya getirmek. Ben çok şükrederim bu yüzden.
Sizin de düzgün bir aile hayatınız var. Bu sağlam köklerin etkisi vardır sanırım.
Var tabi..Büyüklerim 'Eş bulmak kolay ama çocuklarınıza anne olacak ve uzun yıllar birlikte yürüyeceğiniz hayat arkadaşını bulmak zor' derlerdi. Ben bu konuda çok şanslıyım. Eşim de mimar. Zevklerimiz aynı. Birlikte iyi vakit geçirebilmek çok önemli.
İşin sırrı bu mu yani?
Çok basit gibi görünüyor ama gerçekten bu. Mesela şimdi 'sevgi bitti' diye bir söz var. Bizim zamanımızda böyle bir söz yoktu. Sevmek emek vermektir. Biz her şeye çok emek verdik. Emek verdiği şeyin kıymetini de biliyor insan.
Babanız müziği meslekten saymadığı için mimarlık okuduğunuz doğru mu?
Doğru. Müzikle uğraşmam hoşuna giderdi ama 'Kolunda altın bir bilezik olsun' derdi. Ben de onu dinledim ve 1972 yılında yüksek mimar olarak mezun oldum. Ama daha okul yıllarında müzik alanında profesyonel olarak çalışmaya başlamıştım. 1969 yılında ilk 45'liğimi çıkarmıştım.
İyi ki de babamı dinlemişim diyor musunuz şimdi?
Evet, iyi ki... Çünkü Türkiye hala telif haklarının tam anlamıyla alınmadığı bir ülke. Ünlü olunan 3-5 yılda kazanılan paraları bir ömre yaydığınız zaman sıkıntı oluyor. Cüneyt Arkın'ın çok acı bir sözü var. 'Uzun yaşarsam, yaşamımın son yıllarında sıkıntı çekeceğimi hissediyorum' diyor. Sinemada yüzlerce film yapmış bir sanatçının bunu söylemesi düşündürücü.
Oğlunuz da müzisyen. Ona aynı şeyi öğütlediniz mi?
Evet, 30 yıl sonra ben de oğluma aynı şeyi öğütledim. O da Radyo Televizyon ve Sinema okudu. EROL EVGİN'E OLGUNLUK DÖNEMİNİ YAŞATIYORUM
20 yıl kadar sahnelere ara verdiniz ama biz hissetmedik. Nasıl oldu bu?
80'li yılların ortasından itibaren 20 yıl sahnelere ara verdim. Ama başarılı projelerle ekranlarda kaldım ve albümler yaptım. O nedenle hissetmediniz. Neden bu kadar uzun bir ara? 80-81-82 yıllarında Şan Tiyatrosu'nda, 'Hisseli Harikalar Kumpanyası' ve 'Şen Sazın Bülbülleri' gibi çok başarılı müzikaller koyduk sahneye. Sonra Şan Tiyatrosu yandı ve Egemen Bostancı rahmetli oldu. Tekrar gazinolara döndük. Ama eski tadı kalmamıştı. Arabesk bir tavır gelmiş, aileler uzaklaşmış, erkek muhabbetine dönmüştü olay. O da bana iyi gelmedi. Ben de 1986 yılında eşimle birlikte mimarlık ofisimi açtım ve sahne defterini kapattım. Ta ki Melih Kibar'ın 2005 yılında aramızdan ayrılışına kadar. Ondan sonra Erol Evgin'e, hak ettiğini düşündüğüm bir olgunluk dönemi yaşatmak istedim. İşte o olgunluk dönemi nedeniyle de 5-6 yıldır yoğun bir çalışma temposu içindeyim. 6 yıldır haftada bir gün İstanbul'da Plaza Otel'de şarkı söylüyorum. Konserler yapıyorum ve albümler çıkartıyorum. ŞARKILARIM DİLEK AĞACI GİBİ...
Söz buraya gelmişken olgunluk döneminizin en son albümünü konuşalım biraz... Albümünüzü nasıl tarif ediyorsunuz?
Evet, bu olgunluk döneminin en son albümü 'Göz Bebeğim Sen Çok Yaşa'. Bu çalışmayla, o bilinen Erol Evgin tavrını ve tarzını, günün sound'uyla yeniden harmanladık. Bu çalışmada, bana en büyük desteği 30 yıldır benim müziğimle yoğrulan, oğlum Murat Evgin verdi. Albümde yedi bestesi var, düzenlemelere de yardım etti. Onun gençliği, yeni sound'lara hakimiyeti ve enerjisi de bana büyük yarar sağladı.
Bu albümdeki şarkıların, sizin unutulmaz parçalarınızın arasına girecek nitelikte olduğunu düşünüyor musunuz?
Tabii ki, tüm gayretimiz o. 'İşte Öyle Bir Şey', 'Sevdan Olmasa' ve 'Bir de Bana Sor' gibi unutulmaz şarkılarım dallarına anılar kondurulmuş birer dilek ağacıdır. Ben, ortak duygularımızın ifadesi olan parçaların çok önemli bir misyonu olduğunu düşünürüm. Biraz önce sözünü ettiğim şarkılar da ülkemizin yakın tarihine ve anılarımıza fon müziği olmuş parçalardır. Üç nesil, bu şarkılarla yetişti. Şimdi onlara yenilerini eklemek gayretindeyim. Bu albümde; temiz bir Türkçe, doğru telaffuz, makamlı ezgiler ve içten bir yorum var. Bu toz duman ortamda şarkılarımızın dinleyiciye ulaşacağını ve kalıcı olacağını düşünüyorum.
Albüme ismini veren 'Gözbebeğim Sen Çok Yaşa' adlı şarkının bir hikayesi var mı?
Ben 25 Aralık 2008'de annemi kaybettim. Tam o yılın çok kötü geçeceğini düşünürken, Murat eşinin doğuma girdiğini söyledi. 29 Aralık 2008'de Eren doğdu. Yani 4 gün arayla Allah annemizi aldı, ama bize bir torun verdi; acımızı hafifletti. Bu şarkı torunum Erem için yazıldı. Sözlerini Murat'la birlikte yazdık. Onun bir de ninni versiyonunu yaptık. Şarkının çok büyük enerjisi var. Maçlara slogan olabileceğini tahmin ediyorum. Bu yıl 'Gözbebeği' yılı oldu benim için... OĞLUM MURAT BENİ AŞTI, SEVİNİYORUM
Bu albümde oğlunuz Murat Evgin de size destek oldu. Onun müzikal gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Murat'ın besteciliği bana çok iyi geliyor. İşini çok büyük ciddiyetle yapıyor. Magazin figürü olmadan, özel hayatına itina göstererek çizgisini koruyor. Bu, ona uzun vadede büyük kazanç sağlar. O da bunun bilincinde hareket ediyor. Uzun yıllar, bu meslekte başarılı işler yapacak diye düşünüyorum. Sürekli kendini yenilemeye çalışıyor. Şarkılarımın sözünü ve müziğini yaptı, kliplerimi de o çekiyor. İşin ciddiyetinde olduğu için ben, ona kendimi rahatlıkla teslim ediyorum. Murat'la gurur duyuyorum. Çocuklar daima babalarını aşarlar. Murat da beni aştı.
Aile albümü olmuş? (Gülüyor)
Evet tam bir aile albümü. Bunun dışında Aslı Güngör 3 yıl evvel beni düşünerek yaptığı bir besteyi armağan etti. İki tane de Aysel Gürel'in hiç gün ışığına çıkmamış şarkı sözü var. Onun dışında Dr. Sema Çuhacı'nın sözleri var. Murat'ın ve benim sözlerim var. Hüzünlü romantik şarkıların arasına coşkulu, enerjisi yüksek şarkıları serpiştirdik. Böylece hem gençleri yakalamak istiyoruz hem de bizi yıllardır dinleyen sevenlerimizi mutlu etmek.
Şarkılarını üç kuşağın birlikte söylediği bir sanatçısınız ve hedefiniz bunu sürdürmek anladığım kadarıyla...
Evet, en az iki kuşak daha gitmek istiyorum (gülüyor)
Erem'in kuşağı da dinleyecek sizi yani İnşallah. Bunun bir sırrı var mı?
70'li yıllar Türk Pop Müziği'nin doğuş ve gelişme yıllarıydı. Biz bu sürecin içinde olduk ve insanların yaşamlarına sinen uzun soluklu şarkılar yaptık. O şarkılar anılara fon müziği oldu. Birkaç nesil o şarkılarla büyüdü.-40 yıl önce diktiğimiz o narin fidanlar koca ulu çınarlar oldu. Biz şimdi onların gölgesinde serinliyoruz.
SAKİN GÜÇ
Bu kadar gürültü patırtı içinde nasıl bu kadar sessiz kalmayı başarıyorsunuz?
Ben sakin güce inanırım. Öyle gürültü patırtıdan pek hoşlanmam. Günümüzde hakikaten çok büyük bir gürültü patırtı var. Sanatta, siyasette, sporda, televizyon ekranlarında...
Ayakta kalmanın yegane yolu oldu adeta...
Evet, adeta. Ama sakin güç de önemlidir. Bu çok klasik biliyorum ama sormadan geçemeyeceğim.
Çok iyi görünüyorsunuz. Sodaya ve Bepanthene devam mı? (Gülüyor)
Evet, ama inanın hepsinden önemlisi iç huzuru. Dünyevi hırslarınızdan arınacaksınız. Malınız mülkünüz arttıkça güçleniyorum zannedersiniz ama sizi esir alır o mal mülk. Yıllar önce Anadolu'ya gitmiştim. Çok güzel bir arsa gördüm. Kimindir dedim. Orada oturan yaşlı köylü, 'Biz bekçisiyiz' dedi. O sözün anlamını sonradan çok iyi anladım. Çünkü bekliyoruz dünyada onu. Mal mülk telaşına girdiğiniz zaman sağlığınızdan ruhunuzdan alıp götürür. Benim çok şükür öyle hırslarım yok. Şarkılarınız hüzünlü ama masanızda hüzne yer yokmuş... Hüzün değil de masamda hastalık falan konuşturmam. 'Ferahından...' derim hemen laf değişir. Ya da ben değiştiririm.
BABALIK ÖĞRENİLİR
Çocuklarınızı ilk kucağınıza aldığınızda ne hissettiniz. Babalık sonradan gelişen bir duygu mu gerçekten?
Evet, doğrudur. Babalık öğrenilen bir şey. Kızım doğduğunda bir gece eşim çok yorulmuş ve uyumuş. Bebeğin sütünü biberona koymuş ve bana da bir not yazmış, 'Gece sütü sen ver' diye. Gece geç vakit geldim notu gördüm. Sonra biberonu aldım, açısını falan ayarladım, bebeğin ağzına verdim. Sütü emerken bir ara o küçücük parmaklarıyla parmağımı tuttu. Orada öyle bir sevgi akışı oldu ki...O an sevgim, şefkatim, koruma iç güdüm her şey birbirine karıştı. Müthiş bir andı o. Parmağı parmağımda o sütü sonuna kadar emdi. Bir de mesela benim içimde hiç deprem korkusu yoktur. Ama çocuğum olduktan sora depremde onu kucaklayıp kapının altına bir gidişim vardı ki sormayın. Tabii ki annelik başka bir şey ama babalık da çok özel çok güzel bir duygu.
Erkeklere baba olmak için bir sebep söyleyin dersek
Ömürlerini uzatmak için baba olsunlar. Çünkü çocuklar insanın ömrüne ömür katar. Hele de aynı mesleği yapıyorsanız... Şimdi Murat benim ömrümü uzatıyor. Kızım da mimar o da benim diğer mesleğimi yapıyor.
Armutlar dibine düştü yani. Çocuklarınıza hayata dair verdiğiniz en önemli öğüt ne?
Çocuk sizin öğütlediğinizi değil yaptığınızı yapar. Onun için çocuğa verilecek en iyi öğüt, sizin düzgün yaşamanızdır.
Babanızın size öğrettiği en temel şey neydi?
Babam çok dürüst ve dostluklara önem veren bir adamdı ve bize dürüstlüğü öğretti. Dürüst ve dost canlısı olmak, yardımsever olmak önemli.
Kaynak : HaberMRT
Bu Haber 102 defa okunmuştur.
Yorum Ekleyin
