İTÜ 'insansız helikopter'i teslim etmeye hazırlanıyor!

29 Mart 2012 15:09

İTÜ 'insansız helikopter'i teslim etmeye hazırlanıyor!

İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: "İlk LPG’li dizel motor, ilk küp uydu, ilk insansız helikopter, ilk hidrojenle çalışan tekne, ilk elektrikli minibüs, ilk insansız araç - Türkiye’de teknoloji üretilemez korkusunu yendik."

İTÜ Rektörü Sayın Muhammed Şahin ile İTÜ ve teknoloji hakkında yaptığımız bomba röportaj sizlerle; 


Ayşe Yaylacı: Mezunu olduğunuz üniversiteye rektör olarak gelmek nasıl bir duygu? Bunun size getirileri oldu mu? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Kendi üniversitenizde rektör olmanın avantajı dezavantajlarına göre çok çok fazla. Avantajı şu, üniversitenizi tanıyorsunuz, üniversitenizin sorunlarını biliyorsunuz. 1996-2004 yılları arasında o dönemin Rektörü olan Prof. Dr. Gülsün Sağlamer’e Rektör Danışmanlığı yaptım. Daha sonra imza attığım hem üniversitem ülke adına önemli projeler de üniversiteyi çok yakından tanıma fırsatı sağlamış oldu. Sorunlarını da çok iyi bildiğimden zaman kaybetmeden doğrudan üniversitemizi değiştirecek, dönüştürecek, dünya üniversiteleri arasında önemli bir seviyeye getirecek projelere atandığımın 2. günü başladım. Genelde yönetime gelen kişilerin ilk seneleri alışmayla geçer. Çünkü burada sadece projeler değil yönetimin hukuki ve sosyal boyutları var. Yaptığınız işlerin hepsini her yönüyle çok iyi kavrayabilmeniz lazım. Bunun için de deneyiminiz yoksa bu süreç tanımayla ve algılamayla geçer. Ben böyle bir süreç yaşamadım. İlk günden itibaren projelere başladığım için yaklaşık 4 senede Teknik Üniversiteyi çok farklı bir yerden alıp çok daha yukarılara taşımış olduk. Bu kadar kısa bir süre mevcut algıyı değiştirmek çok zordur. Biz İTÜ’nün algısını çok pozitif yönde geliştirdik. Türkiye’de mühendislik ve mimarlık mesleklerinin tanımını yapan Üniversitemiz zaten iyi bir üniversite olarak biliniyordu ama şu anda Türkiye'nin Dünya Üniversitesi olarak ülkemizin dışarıya açılan yüzü. Şunu çok net olarak söyleyebilirim ki Dünyada Türkiye’yi en fazla temsil eden üniversite biziz. Uluslararası platformlarda Türkiye dendiğinde ilk akla gelen üniversite olmak gurur verici. 

Ayşe YAYLACI: CESEAR Yürütme Kurulu’na seçildiniz. Bildiğim kadarıyla 4 kişiden oluşan bir kurul bu, bunlardan biride İTÜ. Yani bu Türkiye’nin Avrupa’da önünü açıp ileride kurul başkanlığı seviyesine kadar getirebilecek bir proje. Siz İTÜ olarak bunları başardınız. Bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Avrupa Teknik ve Araştırma Üniversiteleri Birliği’nin yönetim kuruluna iki yıl önce seçilmiştim. Avrupa genelinde 60 teknik üniversiteden 14 kişi yönetim kurulunda yer alıyordu. Avrupa’da özellikle teknik üniversitelerin geleceği, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin tartışıldığı bu toplantılarda üniversite olarak çok önemli katkılarımız oldu. İki yıl içinde iki kere konuşmacı olarak davet edildim ve üniversitemizde yapılan çalışmaları Avrupalı rektörlerle paylaştım. 

Ayşe YAYLACI: Türk üniversitelerinde bir ilk değil mi? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Bu hem üniversitemiz hem de ülkemiz adına çok önemli bir ilk. Ne tür bir vizyonunuz var? Yaptığınız çalışmaların Avrupa’daki üniversitelere katkısı ne olur? 2009'un sonunda ilk defa Türkiye’den bir rektör Avrupa Teknik ve Araştırma Üniversiteleri Birliği olarak bilinen CESEAR'ın 14 kişiden oluşan yönetim kurulunda yer aldı. Bu süre zarfında üniversitelerin araştırma projelerinin yönetimi ve stratejilerinin belirlenmesi konusunda çalışmalar yaptım. Kurulda bana böyle bir görev verilmişti. Bu konularda yaptığım katkılar nedeniyle Yürütme Kurulu yani İcra Kurulu’na bizzat davet edildim. Kendim aday olmadım. Bir önceki başkan ile yeni seçilen başkanın ortak daveti üzerine Yönetim Kurulu’na seçilmiş oldum. Bu hem üniversitem için çok önemli hem de dediğiniz gibi Türk yükseköğrenimi için çok önemli. 

Ayşe YAYLACI: Şimdi CESEAR'a ilişkin projelerinizden bahsedip sonrasında tekrar İTÜ’ye dönebiliriz. 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Tabi Avrupa’daki teknik üniversitelerinin sorunları ile -aslında 2020 vizyonu var Avrupa’nın- biz de o vizyonda Avrupa’daki teknik üniversitelerinin katkılarının ne olması gerektiği ile ilgili çalışıyoruz. 

Ayşe YAYLACI: Peki… İTÜ’nün kendi öğrencilerini kapsayan genç girişimcilere olan desteğinden bahsetmek istiyorum. Bildiğim kadarıyla Arı Çekirdek Projesi yakın zamanda büyük bir ilgi gördü. Ve daha İTÜ öğrencilerinin birçok projesi var. Bu projelerden ve genç girişimcilere vermiş olduğunuz desteklerden bahseder misiniz? Ve bu konuyu Türkiye’deki ve dünyadaki genç girişimcilerin kalkındırılması için sağlanan ekonomik destekle nasıl bağdaştırırsınız? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Siz aslında konuya bir giriş yapmış oldunuz. Ben oradan devam edeyim. Türkiye’nin 2010 dış ticaret açığı 70 milyar $ . 2011’de ise bu açık 105 milyar $ idi. Yani katlanarak artıyor. Dünyada ekonomik güç olarak 16. sıradayız, yani ekonomik olarak hızlı bir biçimde büyüyoruz. Ancak ticaret açığımız da büyüyor. Ekonomik olarak büyümemiz beyin gücüyle değil çalışarak fiziksel güçle mümkün oluyor. Emek ağırlıklı büyümemizin karşılığı bu. Siz teknolojiyi dışarıdan takip ediyorsunuz. Kendinize yetecek teknolojiyi üretemiyorsunuz, dolayısıyla dışarıya satamıyorsunuz. Bunların hepsini dışardan alıyorsunuz. 

Ayşe YAYLACI: Kendimiz parçaları gönderip, yapılmış haliyle geri alıyoruz. 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Tabi ki. Bu açık nasıl kapanacak? Bu durumun tersine dönmesi lazım. Bizim dış ticarete fazlalık vermemiz lazım. Büyük bir ülkeyiz ,genç bir nüfusumuz var. Bugün yaş ortalaması 29 Türkiye’de, Avrupa’da 46 civarında. Teknoloji odaklı üretim ve kalkınmayı gerçekleştirecek olan teknik üniversite gibi mühendislik ağırlıklı üniversitelerdir. Mühendislik konusunda araştırma yapan öğretim üyelerinin ortaya koyacağı ürünlerle teknoloji üretilecek, bu teknolojiyi kullanacak ya da dışarıya ihraç edeceğiz. Bizim temel felsefemiz buydu. Öğrencilerimize şunu söylüyorum hep: “Ben size iyi bir iş vaat etmiyorum, iş garantisi vermiyorum. Ben sizin işveren olmanızı istiyorum. Girişimci olmanızı istiyorum”. Tüm projeleri öğrencilerimizin kendilerini girişimcilik alanında geliştirmesi için planlıyoruz. Bunlardan bir tanesi sizin söylediğiniz ‘Arı Çekirdek Projesi’. Geçen yıl sunulan Arı Çekirdek Projesi -İstanbul Kalkınma Ajansı da destek veriyor - bu proje şu şekildeydi; 3.sınıftan sonra ve üstü okuyan öğrencileri -40 yaşına kadar- sadece İTÜ’den değil tüm Türkiye’den genç girişimcileri kapsıyor. Projeye bu yılın Ocak ayı sonuna kadar başvuruları kabul ettik. 500 proje başvurdu, yapılan elemelerin ardından 44 proje kaldı. Bu projelerin sahiplerine eğitim veriyoruz. Eğitimin amacı fikri nasıl ürüne dönüştürebilirler bunu anlatmak Fikrin dönüşeceği ürünün ülkeye katma değer yaratması gerekir. Altı ay sürece eğitim programının ardından en iyi projeleri ödüllendireceğiz. Örneğin birinci projeye 100 bin, ikinciye 50 bin ve üçüncüye 25 bin TL mezun ve vakıflarımız sayesinde ödül olarak vereceğiz. Dahada güzeli fikirden markaya gidecek bu yolculukta birinci projeye Arı Teknokent içinde bir yıl süreyle ofis vereceğiz. Beklentimiz bir yıl içinde fikrini ürüne dönüştürüp kendi ayaklarının üzerinde durarak Teknokent’e geçmesi. 

Ayşe YAYLACI: Peki yerli üretim otomobil için çalışmalarınız nelerdir? Bu konuda da oldukça iddialısınız. 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Mekatronik Eğitim ve Araştırma Merkezi’nde Türkiye’nin ilk elektrikli minibüsünü yaptık. Ayrıca ilk insansız aracının yazılımı da bu merkezde yapıldı. Kalkınma Bakanlığı’ndan bu yıl 13 milyon TL bütçeli bir proje aldık. İleri Araç Teknolojileri Araştırma Merkezi kurmak üzere aldığımız bu destekle kısa sürede Türkiye’nin yerli otomobil hedeflerine en büyük katkıyı sağlayacağız. 

Ayşe YAYLACI: Buradan İTÜ’nün teknoloji alanındaki ses getiren diğer projelerine geçebiliriz. 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Kara Kuvvetleri Komutanlığı kendi olanaklarımızla yaptığımız insansız helikopteri inceledi. İTÜ’ye 5 adet sipariş verdi. Şimdi bir tanesini 1 ay içerisinde teslim edeceğiz. İnsansız helikopter 90 kg ağırlığında, 25 kg yük alabiliyor. 2 saat havada kalabiliyor. 3 km yüksekliğe çıkabiliyor. 200 km uzağa gidebiliyor. Ayrıca bu özellikleri 2 ile çarpacak özellikte yeni tasarımımız da var. Yeni tasarımı da yakın bir zamanda hayata geçireceğiz. Bir de 8 kişilik ticari helikopter olan ARIKOPTER’in çalışmaları devam ediyor. Yer testleri başarıyla tamamlandı. Bu sene prototipini hazırlamış olacağız. Tüm çalışmalar İTÜ’de yapılıyor. Sadece motoru dışarıdan alıyoruz. 2009 yılında Türkiye’nin ilk küpuydusu İTÜpSAT1’i yaparak uzaya fırlattık. Öğrenci projesi olarak başlamıştı. Şimdi TÜRKSAT’a yine Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültemizden bir ekiple nano haberleşme uydusu yapıyoruz. Büyük uyduların yaptığı işleri zamanla küçük uydular yapacak. Şuanda yaptığımız uydu 10cm genişliğinde, 30cm yüksekliğinde bir uydu. 

Ayşe YAYLACI: Peki dünyada bunun benzerleri var mı ? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Dünyada da bu tarz uydular var ama aynısını yapmıyoruz. Dünya neredeyse biz bir adım önüne geçmek için çalışıyoruz. Geçen sene uydu çalışmalarımız nedeniyle Japonya’dan bir teklif aldık. Japonya şimdi uluslararası bir konsorsiyum kurmaya çalışıyor. Tüm dünyada nano uydularla ilgili araştırma gruplarını bir araya getirmeye çalışıyor. Türkiye’den de ilk kez bizi davet ettiler. TÜRKSAT’a yaptığımız “Nano Haberleşme Uydusu” nu Ekim ayında Hindistan’dan uzaya fırlatacağız. Türkiye’de de fırlatma istasyonu olabilir mi? Türkiye daha çok sayıda uydu üretmeye başlarsa o zaman olabilir. Türkiye 3 sene önce tank yapma kararı aldı. 1 yıldır da yapılıyor. Motoru dışarıdan alınacaktı. 2010’un başında ocak ayında Savunma Sanayi Müsteşarlığı’ndan randevu istedik. Üniversiteden bu konuda çalışmalar yapan akademisyenlerimizle birlikte gittik. Daha önce TÜMOSAN’la birlikte yaptığımız, Türkiye’de ilk kez yapılan ve benzerlerine göre % 30 daha performanslı LPG dizel motoru referans gösterdik. TÜMOSAN bu motoru traktörlerde kullanmaya başladı. 2010 Savunma Sanayi Müsteşarlığı’na tankın motorunu yapmak için hazır olduğumuzu ifade ettik. Sayın Başbakan’ın başkanlığında bir icra kurulu bu motorun Türkiye’de yapılması kararını aldı. Geçen sene sonunda belli şirketleri çağrı yaptılar. Şimdi bu projede TÜMOSAN’ın AR-GE bölgesi olarak görev yapacağız. Bu ay sonuna kadar şirketler tekliflerini sunacaklar. Bu projeyi alacağımıza inanıyorum. 

Ayşe YAYLACI: Gördüğüm kadarıyla İTÜ’ de öğrenciyi mezun et gönder mantığı ile değil, onların fikirlerine verdiğiniz güven ve destekle yönetiyorsunuz. Dolayısıyla başarının yolu açılmış oluyor. Peki, Türkiye’de tam anlamıyla bir AR-GE desteğinden söz edemeyiz. Sağlam bir projeyle herhangi bir öğrenci size gelse bana destek olmanızı istiyorum dese tepkiniz ne olur? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Türkiye’de son on yılda AR-GE çalışmalarında da önemli adımlar atıldı. Üniversite olarak Türkiye’nin pek çok ilkine imza attık. İlk LPG’li dizel motor, ilk küp uydu, ilk insansız helikopter, ilk hidrojenle çalışan tekne, ilk elektrikli minibüs, ilk insansız araç - Türkiye’de teknoloji üretilemez korkusunu yendik. Herkese bir özgüven geldi. Bu anlamda projesi ülke genelinde ses getirecek ya da uluslararası yarışmalara katılacak öğrencilerimize proje başına 50 bin TL destek veriyoruz. Bu desteği projesi devam ettiği sürece veriyoruz. Başlangıç desteğini alan öğrencilerimiz İTÜ’lü mezunlardan ya da büyük şirketlerden projeleri için geri kalan desteği kolayca bulabiliyorlar. Şirketler Rektörlüğün 50 bin TL verdiği projelere güveniyor. Örneğin güneş teknemiz Odabaşı, Amerika’da dünya 3.sü oldu. Bir de mikro uydu Hezarfen takımı Amerika’da dünya 1.si oldu. Bu projelerin yarattığı geri dönüşleri ben milyarlarca para harcasam elde edemezdim. İTÜ’nün itibarını bu kadar yukarı taşıyamazdım. Onun için bu gençlere gerçekten güvenelim. 

Ayşe YAYLACI: Girişimci yetiştirmek için yürüttüğünüz projeler bu yüzden önemli öyle değil mi? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Gelişmekte olan ülkelerde üretilen patentlerin %60’ı üniversitelerden çıkıyor. Cumhuriyetimizin 100. yılında 2023 hedeflerine ancak teknik üniversitelerdeki araştırma ağırlıklı çalışan akademisyen ve öğrenciler taşıyacaktır. 2023’ün bilim ve teknoloji hedeflerine ancak teknik üniversiteler sayesinde ulaşılabilir. Onun için üzerimizde büyük bir sorumluluk var. 

Ayşe YAYLACI: Biz 3-4 yıl önce dünya teknolojilerini çok geriden takip eden bir ülkeydik. Ancak şimdi onlarla yan yana takip edebiliyoruz. Söylediğiniz gibi projelerin üzerine bir şeyler katarak yapıyorsanız kesinlikle hedeflenen teknolojiye 2023’ten daha önce kavuşabiliriz. 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Şimdi burada devlete görev düşüyor, hükümete de görev düşüyor. Şimdi biz yapıyoruz ama yasalar çerçevesinde yapıyoruz. Bir diğeri de şu; Türkiye’deki üniversitelerin hepsi tek bir yasayla yönetiliyor. Dün kurulan üniversiteler ile teknolojik ürün ortaya koyan üniversiteler aynı yönetmelikler ve aynı yasalara göre hareket ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yönetim biçimi kalmadı. Avrupa üniversitelerine özerklik vermeye başladı. Performansa dayalı bir sistemi üniversitenin kendi içinde kurmasına izin verilmesi gerekli. Eminim herkes dünyada ne olup bittiğini takip edebiliyordur. Ancak Türkiye’ye gelince “kendimize özgü bir model” uygulandığı söyleniyor. Sınırlar kalkıyor , ülkelerin sınırları kalkıyor. Ama üniversiteleri tek bir kalıbın içine sokarak araştırma-geliştirmede söz sahibi bir ülke olmak çok mümkün görünmüyor. Ayrıca akademik başarı için akademik liyakat en önde tutulması gereken kriterlerdendir. 

Ayşe YAYLACI: Bizim öğretim üyelerimiz maalesef ve maalesef araştırma konusunda Avrupa’daki öğretim üyelerine nazaran yetersiz bulunuyorlar. Öğretim görevlilerinin yapmış olduğu araştırmaların sayısı Avrupa’ya göre çok düşük sizce neden? Bu söylemlere katılıyor musunuz? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Ben yetersizlik kısmına katılamıyorum. Yani öğretim görevlilerine ilişkin bu tür söylemler Türk akademisyenlerin itibarlarını düşüren söylemlerdir. Öğretim üyeleri araştırma yapmıyor da yurtdışına gittiği zaman Amerika’ya, Avrupa’ya en başarılılar arasına nasıl girebiliyor? Buradaki öğrenci Avrupa’ya Amerika’ya gittiği zaman o üniversiteler öğrencileri geri göndermiyor. Niye göndermiyor? Çünkü çok zekiler ve çalışkanlar. Yeter ki burada uygun araştırma ortamı sunalım. İTÜ olarak yaptığımız projeleri aynı öğretim elemanları ve öğrencilerle yaptım. 4 sene önce bu öğretim üyeleri ve öğrenciler yoklar mıydı? Vardı. Eğer siz insan kaynağınıza güvenir, onlara kaynak yaratarak harekete geçirirseniz başaramayacakları hiçbir şey yoktur. Araştırma yapacak akademisyenin yönetimin kaynak bulacağına güvenmesi gerekir. Tabi şimdi ben de rektör olarak hiçbir zaman yasaya sığınarak bahane üretmedim. Biz bilim ve teknoloji için, ülke için proje üretmeye devam ettik. Daha çoğunu yapabilmemiz için yasanın değişmesi gerekiyor. Performansınıza dayalı ücretlendirme tüm dünyada bu var. Çalışan kazanacak. 

Ayşe YAYLACI: Performansa dayalı öğretim üyelerine uygulanacak ücretlendirme noktasında tembel olan öğretim üyesi veya oturduğu yerden para almayı düşünen öğretim üyesi bu duruma da bir kılıf uydurmayacak mı? 

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN: Tembel öğretim üyesi diye bir şey yoktur. Çünkü zamanında dereceyle okul bitirip öğretim üyesi olunur. Dönemlerinin en zeki öğrencileri öğretim üyesi yapılır. Sistem bazı öğretim üyelerini tembelleştirebilir. İstanbul gibi bir yerde bir öğretim üyesi maaşları belli. Şimdi bu maaşlarla öğretim üyesi çalışırsam çalıştığımın karşılığını alabilecek miyim diye düşünüyor. Bugün Amerika’da hiçbir profesörün, doçentin maaşı aynı değildir. Bir sabit maaşları var onun üzerine çalıştıkça ekleniyor. ‘Döner sermaye işi yapıyor’ diye düşünülebilir. Hayır, bu o değildir. Döner sermaye ayrı bir şeydir, yaptığı çalışmanın karşılığını alması ayrı bir şeydir. Ek derse girdiği zaman, proje ürettiğinde ya da bir patent yaptığı zaman bir ürün ortaya koyduğunda promosyon veriyor musun? Destekliyor musun? Öğretim üyesi çalıştıkça karşılığını bulacak. Dünyada böyledir. Karşılığını gördükçe o size bire on geri getirir. Biz projelerimizi aynı hocalarla aynı öğrencilerle üretiyoruz. Bu öğrencilere bu kadar destek vermeseydim, hocalara bu kadar kaynak yaratmasaydım geleceğimizi şekillendirecek projeler hayal olarak kalırdı. Öğrenci “hocam uydu yapacağız.” Dediğinde inanmasaydım, bugün burada konuşamayacaktım. Gençlere güveneceksiniz. Elinizdeki malzemelerin iyi, kaliteli olduğunu bileceksiniz. Biz bunu bildiğimiz ve güvendiğimiz için bugün bu sonuçlarla karşı karşıyayız. Gençlere sorumluluk verelim, kaynak desteği verelim, gençler bizi asla yarı yolda bırakmaz.



 
İTÜ 'insansız helikopter'i teslim etmeye hazırlanıyor!

Kaynak : HaberMRT
Bu Haber 1290 defa okunmuştur.
 
Yorum Ekleyin
 
Tüm Videolara Gözat